AKP de, moraller bozuk, Bunun etkisi ne olur.?- Halis Mesut İnci Yazıları
AKP nin geleceği bu günkü çekişmelerin getirisine bakılırsa pek parlak gözükmüyor ve aynen Demokrat Partinin, Adalet Partisinin, Doğru Yol Partisinin ve diğerlerinin siyasi anlamda yaşadıkları sıkıntılara adım adım yaklaşıyor ve ayakları fazla sağlam bir zemine basmıyor. Ama kendisiyle mücadeleye dönmüş bir muhalefetin basacağı zemin daha da sallantılı görünüyor.
Bu sıkıntı nereye kadar gider, sabırla bekleyip göreceğiz.
Geçmişten bu güne hep böyle olmadı mı, aynı resmi görmedik mi.?
Mayıs seçimleri toplum nüfusunun aşağı yukarı yarısını ciddi bir hayal kırıklığına uğrattı. Seçim yaklaştıkça muhalif cephede yükselen (ve sonra boş olduğu anlaşılan) “kazanma” beklentileri hayal kırıklığını derinleştirdi. Ama aynı zamanda seçimin kaybedilmesi durumunda bunu izleyecek olumsuzluklar, “felaketler” de sayılıp dökülmüştü. Gerçeklikten çok da kopuk olmaksızın hatırlatılan bu olumsuzluklar ve derinleşen hayal kırıklığı üst üste geldi, toplumun yarıya yakınının üstünde yoğun bir kasvet bulutu ortalığı kararttı.
Bulutun, ilk şokun içinden çıkmaya başlayınca “Ne oldu? Nasıl oldu?” sorgulamasının da çok gecikmeyeceği belliydi. Dünyanın düzeni böyledir, yenilen, kaybeden taraf, yenilgiye nelerin yol açtığını soruşturmaya, araştırmaya başlar. Bunu yaparken, kendi “ruh hali” çok sağlam değildir: bir moral bozukluğu içinde düşünmektedir. Sıkkın, çok zaman fena halde öfkelidir. Yani, önüne koyduğu bulmacanın niçin böyle sonuçlandığını serinkanlı, gerçekten analitik biçimde incelemek üzere en “hazırlıklı” durumda değildir. Ama çaresiz, böyle olmak durumundadır.
Şimdi, seçim sonrası, yenilen taraf kendi içinde çok-parçalı ve her bir parçanın kendi içinde bu tarz bir hesaplaşma sürecine girdiğinden fazla şüphem yok. Parçalar arasında hesaplaşmalar çok daha yaygın olacaktır; parçaların parça içinde “davayı satma” suçlamaları da eksik olmayacaktır. Bu koşulların yarattığı, yaratmaya muhtemelen devam edeceği genel ruh hali içinde “seçim kazanmak” kolay görünüyor mu?
Görünen o ki, kuvvetle ihtimal, bu bağlamda diyebiliriz ki yerel seçim de Tayyip Erdoğan’ın yengisiyle sonuçlanacak.
Böyle olmasaydı, yani muhalefet kendini vakitlice toparlamayı başarıp daha güçlü bir kampanya örgütleyebilseydi şimdi her şey çok daha farklı oludu. Bildiğimiz gibi yerel seçimde muhalefetin ilerleme kaydetmesi genel seçimde alınmış sonuçları geçersiz kılmaz. Hele hele sallantı içinde olsa da, AKP gibi iktidara sıkı sıkı yapışmış, en önemli, en hayati hedef olarak iktidarı devam ettirmeyi bellemiş bir partinin er meydanına çıkacak olmasıdır.
Ortada bir yenilgi var. Öyleyse bunun bir hesabı olmalı. Kemal Kılıçdaroğlu’nun şarkısı da “Bu kaçıncı bahar?” değil, “Bu kaçıncı yenilgi?” olmalı. Tarihin böyle yürümesinin sorumluluğu bütünüyle Kılıçdaroğlu’nun omzunda olmayabilir ama önce BU NEDEN BÖYLE OLDU diye sorulacak ilk kişi de, Kılıçdaroğlu olmalıdır.
CHP “değişim” diyor. CHP içinde Ekrem İmamoğlu kendi açıklamasını yayımladığı için onun bu “kaygan” kavramdan ne anladığını görebilecek ve tartışmaya başlayabilmek mümkün olabilir ama sorun gelip “Ahmet’in yerine Mehmet” hesabına dayanır ve orada kalırsa, buna çok şaşırır mıyız? Şaşırmayız bence çünkü böylesi bizim memlekette alışık olduğumuz üsluptur. Kaldı ki, “değişim” sahiden gerektiği gibi derinlemesine ilerleme eğilimi gösterirse CHP’lilerin kendilerinin o yolu yürümeye ne ölçüde hazır oldukları, asıl önemli soru.
İnsanların hakkını vermek, sorunları “günah keçisi” yaratma yöntemiyle çözer gibi görünmekten kaçınmak sakınılması gerekli bir tavır. CHP kendi geçmişinden neleri şimdi yürümesi gereken yolda gerekli ve yararlı görüp benimseyecek, neleri “bunlar olmayabilir, hatta olmaması daha iyi” deyip kucağından silkeleyecek… Bunlar da çok önemli. Zor bir dönemdeyiz, ama nesnel koşullar bizi bu zorluklarla yüzleşmeye doğru yöneltiyor. Bunlarla yüzleşmeden kazanılacak bir “zafer” yok.
Partiler öncelikle, şapkalarını önlerine koyup bu şapkanın altındaki nedenlerle yüzleşmeli.
Dava AKP davası. CHP davası, MHP davası değil.
DAVA MEMLEKET DAVASI, VAR OLMA DAVASI.