ARD Sigorta Aracılık Hizmetleri





















ARD Sigorta Aracılık Hizmetleri

ANŞOYAD’da canlı tarih Özen’den imza ve sohbet!

ANŞOYAD’da canlı tarih Özen’den imza ve sohbet!
Yayınlama: 03.03.2020
550
A+
A-

ANŞOYAD’ın geçen haftaki imza gününde, cumhuriyetin son 80 yılına, 62 yılı hekim olarak tanıklık eden yazar ve Uzman Doktor Sadık Özen ağırlandı. Antalyalıların hekim olarak çok iyi tanıdığı Özen birbirinden ilginç anılarını anlatırken, hem kendi kitaplarını hem de kendisi hakkında torunun yazdığı kitabı imzaladı…  

Antalya Şair Ozan Yazar Folklor Tiyatro Ressam ve Bestekârlar Kültür Derneği’nin (ANŞOYAD) söyleşili, geleneksel imza gününe, 27 Şubat’taki programla devam edildi. Dernek üyelerinden Sadık Özen’in konuk edildiği imza gününde söyleşinin moderatörlüğünü yazar Nazmi Öner yaptı. Program, ANŞOYAD Başkanı Şükrü Erciyeslioğlu’nun açılış konuşmasıyla başladı.

Söyleşiden önce günün sürprizi olarak, Aşık Remzani mahlasıyla tanınan Ramazan Yıldırım ve eşi Gurbet mahlasıyla tanınan Aysel Yıldırım mini konser verdi.

Konserin arkasından Nazmi Öner konuğunu tanıttı, ‘‘Sadık hocamız bugün burada kendi kitaplarının yanında, dede mesleğini seçen torunu Yahya Anıl Atay’ın kitabını da imzalayacak. ‘Dedem ve Ben’ isimli kitap, aslında Sadık hocamızın yaşam öyküsü’’ dedi ve sorularını sıraladı. İlk soru ‘‘Dedem ve Ben’’in yazılış öyküsü, kitaba önsöz yazan Anayasa Mahkemesi Onursal Başkanı Yekta Güngör Özden ile Dr. Sadık Özen’in öğrencilik yıllarına dayanan ilişkisi oldu. Sonra devamı geldi…

ANTALYA VE ÖZEN’İN HASSASİYETLERİ

Yazar Sadık Özen uzman hekim; mesleği ve başarılı çalışma hayatı nedeniyle Antalyalıların yakından tanıdığı bir isim. Şimdi Atatürk Devlet Hastanesi adıyla hizmet veren eski SSK Antalya Hastanesi’nde başhekimlik yapmış, Antalya’da sağlık alanında (tıbbi tetkik, teşhis ve tedavi) pek çok yeniliğe öncülük etmiş biri.

Uzman Hekim Sadık Özen aynı zamanda örnek bir entelektüel… Antalya Tabip Odası’nın onur plaketiyle taçlanan 60 yıllık hekimlik hayatında sadece hastalıklara mücadele ederek şifa dağıtmakla kalmamış, sosyal sorunlarla yakından ilgilenmiş, bulunduğu bölgeyi kalkındıracak girişimlerde etkin olarak rol almış biri

Hassasiyetleri, canı gönülden bağlılıkları var; Mustafa Kemal Atatürk, İsmet İnönü, cumhuriyet ilkeleri ve ülke sevgisinin simgesi Darende…

Cumhuriyetin 80 yıllık canlı hafızası olan Dr. Sadık Özen soruları yanıtlarken bu hassasiyetlerini ısrarla vurguladı; konuşması esnasında zaman zaman gözleri dolarak, zaman zaman gülüp güldürerek duygularının doruğunda gezindi…

Yekta Güngör Özden ile tanışıklığının Ankara Üniversitesi öğrencisi olmalarına dayandığını, üniversitedeki anıt açılışında Özden’in sunucu, kendisinin de konuşmacı olduğunu söyledi ve birbirinden ilginç olaylar anlattı.

İşte o söyleşiden ve kitaptan kesitler…

DARENDE SEVGİSİ, ‘DEDEM VE BEN’

Aslında ben ülkemin her köşesini seven biriyim. Gittiğim her yere bağlanır, özveriyle çalışıp hizmet ederim. Bağım kopmaz. İlk görev yerim Ahlat için de, 42 yıldır yaşadığım Antalya için de bu böyle. Fırsat buldukça gezerim, 81 vilayettin 79’unu dolaştım. Darende sevgisi, benim için memleket sevgisinin sembolü, odaklandığı yerdir.

Dedem ve Ben bu sevginin eseri de denilebilir. Hekimliğim sırasında gördüğüm Nemrut Dağı’nı bir daha görmek istedim. Kızım, damadım, torunum beni götürdü.

Nemrut’ta kafe yapmışlar, yer beyaz mermer, renk öyle göz alıyor ki basamak seçilmiyor. Düştüm kalça kemiğim kırıldı. Bir süre mecburen yatağa bağlandım.

Torunum Yahya Atıl, ‘dedem çok hareketli bir insan, bu yatağa bağlı halde sıkılmasın, ben onun hayatını yazayım’ demiş. Bana açtı konuyu, ‘Tamam’ dedim. Bazen yüz yüze söyleştik, bazen soruları yazıp bıraktı ve sonuçta bu kitap ortaya çıktı.

TIBBİYEDE ÖĞRENCİ, MİLLİ EĞİTİM’DE MEMUR

Ailem 1940’ta Ankara’ya benim iyi bir eğitim almam için göçmüştü. Ulus İlkokulu, Dördüncü Ortaokul ve Gazi Lisesi’nde okudum. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne girdim. Birinci yıl FKB’yi doğrudan geçmiştim, fakülte açılana kadar önümde dört aya yakın zaman vardı. Çalışarak öğrenim harcamalarıma katkıda bulunmak istiyordum. Ankara Milli Eğitim Müdürlüğü’ne memur alınacağını öğrenince, valiliğin yolunu tuttum. Kapılardaki isimlere bakarak Milli Eğitim Müdürü’nün odasını buldum. Özel kalem falan yok o zaman. Biraz bekledim, girip çıkan olmayınca kapıya vurup girdim, neden geldiğimi anlattım.

Müdür bey lise mezunu olduğumu öğrenince üniversiteye niye gitmediğimi sordu. ‘‘Ailemin maddi durumu uygun değil efendim’’ dedim.

Fakülteye gittiğimi saklamıştım ama ailem hakkında söylediklerim doğruydu.

‘‘Yarın gel bir hafta deneyeceğiz’’ dedi ve beni müdür yardımcısına gönderdi. Eve dönerken mutluydum ama verdiğim yanlış cevap keyfimi kaçırdı. Yapacak bir şey yoktu.

Ertesi gün gittim ve başladım. Artık bir memurdum. İşi kısa sürede kavradım, müdür beyin en güvendiği memur olmuştum. Ancak fakültenin açılmasına bir ay kala, gerçeği açıkladım, yerime birini bulurlarsa ayrılmadan yetiştirebileceğimi söyledim.

Tıp öğrencisi olduğumu öğrenince sevindiler, günde bir saat gelebilirsem ayrılmama gerek olmadığını söylediler. Akşamları ve hafta sonları gelip bana bırakılan işleri yapıyor, gündüz fakülteye devam ettim. Yıllar yılları kovaladı, mezuniyetime altı ay kala, sınavlara hazırlanmak için ayrılmam gerektiğini arz ettim.

‘‘Doktor olunca biziz görmezden gelme’’ diye takılarak uğurladılar.

MEZAR KAZISI VE KURUKAFANIN DÖNÜŞÜ!

Tıbbiyeye giden bir yakınımız, insan kemiklerine ihtiyacımı olacağını, bunu kırsal kesimdeki terk edilmiş mezarlıklardan temin edebileceğimi anlatmıştı. Böyle bir mezarlık arayışına başlamıştık, o yıl Ankara Hastanesi’nin temeli kazılmaya başlandı. Orası eski bir mezarlıkmış. Bir arkadaşımla inşaat bekçileri ile ahbaplık kurup anlaştık ve bir gece mezar kazmaya gittik. İlk açtığımız mezardan çürümüş kemikler çıktı, ikincide aradığımızı bulduk. Ruhuna Fatiha okuyup kemikleri bölüştük. Arkadaşım kuru kafayı bana bıkmıştı.

Evdekiler torbadan çıkanları görünce şaşırmışlardı. Babam kemiklerin sahibine Yasin okudu. Kemikleri kireç kaymağında dezenfekte ettim. Kuru kafayı çalışma masamın üzerine koydum.

Uzun süre bana arkadaşlık etti. Bir gün kuru kafa masadan düştü ve kapıya doğru yuvarlandı. Çok üzüldüm ve onun artık toprağa gömülmek istediğini düşündüm ve babamla gidip mezarlığa gömdük…

İSMET İNÖNÜ’YÜ NASIL SEVMEM!

Dr. Sadık Özen’in yayımlanmış kitaplarından biri ‘‘İçimizdeki İsmet İnönü’’ adını taşıyor. Dr. Özen soru üzerine İnönü’ye sevgisinin nedenini şöyle anlattı:

‘‘Kendimi bildim bileli İsmet İnönü’ye hayranım. Sanırım bunda Atatürk’ün en yakın arkadaşı olması ve Malatyalı olarak tanınmasının payı var…

İsmet İnönü’yü ilk olarak Ulus İlkokulu’ndaki mezuniyet törenimizde gördüm. Mevhibe Hanım’la birlikte geldi, elini öptük. Müsameremizi sonuna kadar izledi, yaptığımız el işlerini inceledi, ailemizle ilgili sorular sordu. Asıl hayranlığım da o zaman başladı.

1950’de seçimi kaybetmesinden sonra o büyük devlet adamına inanılmaz hakaretler başladı. Bu gençler arasında İsmet Paşa’ya ilgi ve bağlılığı artırıyordu. İkinci İnönü Zaferi’nin yıldönümü olan 1 Nisan 1952’de bir grup tıp öğrencisi, parti merkezinde kendisini ziyaret ettik. Bize İkinci İnönü Zaferi’nin önemini anlattı.

1953’te bu kez evinde ziyaret ettik. Bizi çok güzel ağırladı, kendi eliyle çikolata ikram etti. Bu ziyaretlerde derslerimizi, ailelerimizi sordu. Politikadan tek kelime etmedi.

1954’te tekrar ziyaret etmek istedik. Gerilim ve baskılar iyice artmıştı. Randevu almak için iki arkadaş gittik. Kapıyı kendisi açtı. Bizi dinledikten sonra, ‘Çocuklar, sizinle beraber olmaktan mutlu olurum. Ancak bu yıl bana yapacağınız ziyaretin size zarar vereceğinden endişe ediyorum. Başınıza kötü şeyler gelmesini, geleceğinizin tehlikeye girmesini istemem. Bu nedenle ziyaretinizi yapılmış kabul ediyorum’ dedi ve bizi yanaklarımızdan öptü. ‘Sizde arkadaşlarınızı öpünüz ve bu söylediklerimi arkadaşlarınıza iletiniz’ diye ekledi.

İşte devlet adamı olmakla siyasetçi olmanın farkı. O bize bunu gösterdi.’’

UZMAN DR. SADIK ÖZEN KİMDİR?

1934 yılında Malatya’nın Darende ilçesinde doğdu. 1940’ta ailesiyle Ankara’ya geldi.

İlk, orta, lise ve Üniversite öğrenimlerini Ankara’da tamamladı. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi mezunu olan Dr. Sadık Özen, Ahlat, Darende, Elmadağ ile Kalecik’te hükümet tabipliği ve sağlık merkezi baştabipliği yaptı. 1968’de dahiliye dalında uzmanlık eğitimine başladı.

Dahiliye uzmanı olduktan sonra SSK Malatya ve SSK Antalya hastanelerinde başhekimlik yaptı. Hekimlik hayatı boyunca mesleği ile ilgili pek çok yeniliğe öncülük eden Dr. Sadık Özen, toplumsal sorunlar ve etkinliklerle de yakından ilgilendi. Çoğunluğu araştırmalara dayanan ve İlk Göz Ağrısı Ahlat, Doktorun Seyir Defteri, Zaman Tünelinde Bir Doktor, Sevginin Doruğundakiler, Sırça Köşkün Kırık Camları, Yanıt, Bireysel ve Toplumsal Yozlaşma, Milliyetsiz Aydınlar, Kocatepe’den Dumlupunar’a, Atatürk’e Borcumuz, İçimizdeki İsmet İnönü, Gönlümün Yıkık Sarayı, Şehit Yüzbaşı Daniş Bey, Hastalar ve Hekimler, Rauf’un Rüyası adlarını taşıyan 15 kitabı yayımlandı. Dr. Sadık özen yayımlanmayı bekleyen 10 kitabının daha olduğunu söyledi.

Haber:MUSTAFA KAZIM AYDIN 

 

REKLAM ALANI
Bir Yorum Yazın
Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.