‘Maziye Bir Bakıver, Neler Neler Göreceksin!..’
Hayretler içindeyim!
Ülkenin nüfusu artıyor. Doğal olarak işgücüne katılım (çalışma yaşındaki nüfus: 15 ve üzeri) da artıyor. Haliyle çalışan sayısının da artması gerekiyor…
Ancak, Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) verilerine göre, 15 ve üzeri yaştaki nüfus, 2013 nisanı ile 2020 nisanı arasındaki 7 yılda 6.9 milyon artarak 55.4 milyondan 62.3 milyona yükselmiş. Aynı dönemde istihdam (çalışan sayısı) 77 bin azalmış.
TÜİK’in mart, nisan, mayıs ortalamasına göre, son bir yılda istihdamdaki azalma, corona virüsü salgınının da etkisiyle 2 milyon 585 bine vararak rekor kırmış.
Aynı TÜİK’ten yapılan açıklamaya göre işsizlik azalıyor.
Bir ülkede nüfus artıyor ve istihdam artmıyorsa, o ülkede yeteri kadar yatırım yapılmıyor demektir.
Bir ülkede nüfus azalmadığı ve robotlar çalışan insanların yerini almadığı halde istihdam azalıyorsa, bunun tek bir açıklaması var: O ülkede yatırım artmadığı gibi mevcut işyerleri kapanıyor demektir.
Bu durum, ekonomideki kötüye gidişin en açık göstergelerinden biridir.
Fakat beni hayretler içinde bırakan ne TÜİK’in çelişkileri, ne ekonominin durumu…
Sayılarla oynamak gerçeği değiştirmez, balçık güneşi örtmez.
Hayretler içinde kalmamın nedeni; fikir fukaralığı…
Ayasofya’nın müze olan bölümünün tekrar cami olarak kullanılması kararıyla ilgili bir yazıda şöyle satırlar okudum:
‘‘Türkiye’nin 2023 yürüyüşü, içeride ve dışarıda pek çok kesimi rahatsız ediyor.
Ülkemize yönelik saldırılar, bu süreçte tarihte eşi benzeri görülmemiş bir şekilde artmış ve çeşitlenmiştir.
Yaşadığımız bu kesintisiz saldırı döneminin amacının ülkemizi 2023 hedeflerine ulaşmaktan alıkoymak olduğu açıkça ortadadır.
Hamdolsun, Allah’ın yardımı ve milletimizin desteğiyle bu saldırıların hepsini boşa çıkardık…
Ekonomik tetikçilere de teslim olmadık…’’
Bu ülke eşi ve benzeri görülmemiş saldırıyı, ‘‘dahili ve harici bedhahlar eliyle dört bir yanından işgal edilerek, tersanelerine girilerek, bütün orduları dağıtılarak’’ yaşadı.
Emsali görülmemiş galibiyetlerin mümessili olan o harici bedhahlar ve dahili işbirlikçileri, emsali görülmemiş bir zaferle sökülüp atıldı.
Eşi görülmemiş bir şeyler merak edenler, dönüp ülkenin mazisine bir bakıvermeliler…
Aynı yazıdaki şu satırlar için ne diyeceğimi bilemedim…
‘‘Birileri Fatih’in kabrine eli kıçında saygısızca girer, birileri Fatih’in 567 yıllık vasiyetini bir asır aradan sonra yerine getirir.
Birileri tarihin çöplüğünde unutulur, birileri bizzat tarih yazar…’’
Başarısızlıkların hayali düşmanlar ve hayali zaferlerle perdelenmesine gülüp geçiyorum da…
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurtarıcı ve kurucu kadrosuna saygısızlığı kabullenemiyorum…
İstanbul’un kalbindeki Ayasofya’nın ana yapısını insanlığa kültür mirası olarak sunan irade, İstanbul’u düşman çizmesinden kurtaran iradedir. Aynı zamanda ‘‘Ayasofya Camii Kebiri’’ diye tapu çıkarmış ve Ayasofya külliyesi içinde beş vakit ezan okunup namaz kılınmasını da sağlamıştır.
O iradeyi tarihin çöplüğüne göndermeyi düşünmek ve gönderebileceğini sanmak için, insanın şiraze sorunu olması lazım…
Çünkü onlar yalaka ve yalancı tarihe değil, dünya tarihinin baş köşesine yazıldı. Oradan silebilmek için dünyanın kainattan silinmesi gerekiyor…