BU ÖFKE KİME MERAL HANIM? – HASAN ALPARSLAN YAZILARI
BİR ‘’SERSERİ KURŞUN’’ ÜZERİNDEN.. BİZE EFELİK TASLIYOR.. ARABANA KURŞUN SIKILDIĞINDA EFELİK YAPSAYDIN..
Aslında Akşener’i anlayabiliyorum.
Önce ağır suçlamalarda bulunarak bir daha dönmemek üzere masadan kalktı.
Sonra Kılıçdaroğlu ile yaptığı 15 dakikalık görüşme sonrası masaya oturmak zorunda kaldı. İnandırıcılığını iki kez yitirdi.
CHP’den gelen sifon çekme hakaretlerini, HDP’den gelen sert eleştirileri, PKK’dan gelen tehditleri sineye çekmek zorunda kaldı.
Partisinin oyu ilk kez yüzde 7’nin altına düştü ve bir daha yükselişe geçemedi.
Belki de PKK’yı eleştirememenin, HDP’ye itiraz edememenin, partisinin hızla eriyişini durduramamanın yarattığı öfkeyi bu şekilde dışa vurmayı tercih ediyordur.
Ama samimi durmuyor Meral Hanım.
Akşener’in o mermi kovanlarını PKK’lılara ve Meclis’teki yoldaşlarına fırlatması gerekiyordu.
Belki o zaman daha inandırıcı olurdu.
Ancak HDP ve CHP’nin her dayatmasını kabul etmek zorunda olan kanatları kırılmış bir Akşener var artık karşımızda.
O da PKK’ya fırlatamadığı mermileri AK Partililere fırlatarak günü kurtarmaya çalışıyor.
Ama artık o işler öyle kolay olmuyor Meral Hanım.
Asena eline kurşunları almış..
Şov yapıyor..
“Bizi kurşun mu korkutacak” diye soruyor..
Kurşunları yerlere saçıyor..
İyi Parti’nin il binasına gelen sersem kurşun üzerinden bu efelenmeyi yapan Meral hanıma sorsam..
Senin arabana bir kurşun bırakılmıştı.
O kurşunda da, böyle meydan okuyabilmiş miydin?
Hatırlatayım olayı..
Tarih: 9 Mayıs 2012.
Meral Akşener, 28 Şubat soruşturması için savcıdan davet alıyor.
Savcıya gideceği tarihden iki gün önce, hem de TBMM Başkanvekili makamında oturduğu bir dönemde Meral Akşener’in aracına uyarı mermisi sıkılıyor..
Ayrıntısını da vereyim..
Sahte kahramanın “yürek” testini tam yapmış olalım..
Koruması, TBMM Başkanvekili için tahsis edilen Audi A-6 marka otomobili park ettiği yerde, camın kırık olduğunu görüyor..
Hem de Akşener’in sürekli oturduğu sağ arka koltuğunun camının kırıldığını görüyor.
Biraz araştırınca, camın bir kurşunlanma sonucu kırıldığı anlaşılıyor..
Sonrasında çevrede inceleme yapılıyor ve Akşener’in oturduğu bölüme sıkılmış mermi kovanı bulunuyor..
Bu açık tehdite, kendi aracına, kendi oturduğu koltuğun camına sıkılan kurşun ile yapılan tehdite, Akşener’in tepkisi ne?
“Bunu bana gönderilmiş bir mesaj olarak alıyorum.”
Evet, tepki bu..
Ha, Akşener’in “Mesajı aldım.. Ama onların inadına istediklerini yapmayacağım” diye bir açıklaması olur, “mesajı aldım” ifadesini “hüsnüniyetle” yorumlayalım, derim..
Ama bakın, sonrasında ne oluyor?
Mesajı alan Akşener, mesajın gereğini yapıyor.
Kendisini, 28 Şubat sürecinde tehdit eden darbecilerden şikayetçi olmuyor..
Peki bu kurşunlamaya gerekçe olan, Akşener’e “mesaj yollama” ihtiyacı duyulan arka plandaki konu ne idi, üstü örtülmek istenen olay neydi, onu da hatırlatayım..
Hatırlatayım ki, bakalım Asena’nın nelerden korktuğunu, nelerden korkmadığını daha iyi anlamış olalım..
Yıl: 1997
Meral Akşener İçişleri Bakanlığı koltuğunda oturuyor..
Darbeci generaller, Refahyol hükümetinin bakanlarını tehdit ediyorlar..
Tehditlerden birisi de, İçişleri Bakanı koltuğunda oturan Meral Akşener’e yönelik..
Tehdit, İçişleri Bakanı Müsteşarı Teoman Ünüsan’a ulaştırılıyor, Akşener’e aktarması isteniyor.
İfade şöyle: “Söyleyin o kadına, ayağını denk alsın, oraya gelirsek, İçişleri Bakanlığı önünde onu yağlı kazığa oturturuz!”
Kurşunlanma olayı, bu tehdit için savcının ifadeye çağırmasından iki gün önce yaşandığına göre..
Darbeci generallerin mesajı, “Bizden şikayetçi olmayacaksın”dan ibaret.
Sonuçta da, Akşener şikayetçi olmuyor..
İşte bu tehdit sebebi ile darbeci generalden şikayet olmaya yüreği yetmeyen Akşener..
Bu tehdit için, kendisinin yüreği yetmemiş iken..
Tayyip Erdoğan’ın yüreği yetmiş, soruşturma açtırmış iken..
Savcı, Akşener’i çağırıp, “bir kelime söyleyeceksin, şikayetçiyim” diye ifade istediği aşamada..
Akşener’in savcı tarafından çağrıldığını muhtemelen duyan darbeci generallerin tetikçileri, öyle işyerine falan değil..
Tam da Akşener’in arabasına kurşunu sıkıyorlar..
Akşener de, “N’olursunuz, daha fazlasını yapmayın.. Ben mesajı aldım” deyip, savcıya giderek “şikayetçi değilim” diyor..
Ama şimdi..
Bir “serseri kurşun” üzerinden..
Bize efelik taslıyor..
Sende efelik olsaydı, yağlı kazığa oturtma tehdidi yapan darbecilere karşı çıkardın Akşener..
Arabana kurşun sıkıldığında efeliğini yapardın..
Soruşturma aşamasında savcı sana sorduğunda, dava açıldıktan sonra mahkeme başkanı sana sorduğunda, “Evet şikayetçiyim.. Bir kadın olarak şikayetçiyim. Bir kadına bu söz söylenmez..” demeliydin.. Demedin..
“Şikayetçiyim; bir bakana böyle tehdit yapılamaz.. Devletin bakanına böyle saygısızlık yapılamaz.. Bana yapılan bu tehdit, aslında devlete yapılmış bir tehdittir. Onun için şikayetçiyim….” demeliydin..
Demedin, diyemedin..
Israr etmeliydin şikayetinde, “Şikayetçiyim; çünkü ben sıradan bir bakan değil, tam da güvenlikten sorumlu İçişleri Bakanıyım.. Devletin güvenliği, milletin güvenliği benden sorulur. Ben kendi güvenliğimi sağlayamıyorsam, beni tehdit edenler için işlem yapmazsam, yapamazsam, vatandaşın güvenliğini nasıl sağlarım.. İçişleri Bakanı’nın güvenliği, devletin namusudur” demeliydin.. Demedin, diyemedin..
“Bu darbeci generalden bir defa daha şikayetçiyim, devletin kasasından maaş alan bir general, milletin vergisi ile satın alınan tabancayı beline koyup, beni böyle tehdit edemez” demeliydin.
Demedin, diyemedin..
Evet; Akşener, bir defa da değil, dört defa “şikayetçiyim” demeliydi.
Ama o yürekliliği gösteremedi..
Oturduğu koltuğun hakkını veremedi..
Tayyip Erdoğan, elini taşın altına koydu, riski göğüsledi, darbecilere soruşturmayı açtırdı..
Akşener, “Şikayetçiyim” bile demeye cesaret edemedi..
Şimdi kalkmış, “kurşun şov” yapıyor..
“Korkmayız” diyor..
Tayyip Erdoğan’dan kim ne zarar görmüş ki, korkulsun..
Korkmamak; karşınızda korkulması gereken bir sorunlu kişi varsa sözkonusu olabilir..
Size zarar vermeyen veya veremeyecek durumda olan kişiye karşı “Senden korkmuyorum” demenin ne manası var?
Çık Akşener, milletin önüne, “yağlı kazığa oturtma tehdidi” yapanlar hakkında ne işlem yaptığını söyle de, korkak biri olmadığını kabul edelim..
Makam aracının oturduğun koltuğun camı kurşunlandığında “Mesajı aldım” dedikten sonra ne yaptığını açıkla da, “korkak” olup-olmadığını anlayalım..
“En sonda söyleyeceklerimi en başta söyleyeyim” diyerek altılı masadan kalkmanın sebeplerini açıklarken, “Geldiğimiz noktada İYİ Parti bir kıskaca alınmış, bir dayatmaya mecbur bırakılmış, tıpkı yıllardır Türk milletine yapıldığı gibi ölümle sıtma arasında bir tercihe zorlanmıştır ve elbette buna boyun eğmeyecektir” sözlerinden 48 saat geçmeden nasıl masaya kuzu kuzu geri döndüğünü açıkla da, “yürekli” olup-olmadığına karar verelim..
“Bunca engeli aştıktan sonra şimdi bize bu kurşun mu dur diyecek” meydan okuması yerine, “yağlı kazık” tehdidinin seni nasıl durdurduğunu açıkla da, sözlerine inanalım..