‘Çin modeli’nden ‘cin modeli’ne!-Yazar; Mustafa Kazım Aydın
Dünyada bolluk yaşanırken alınan borç paralar ölü yatırımlara gömüldü, ithalat kapıları açılarak üreticiyi terbiyede(!), şatafat harcamalarıyla itibar(!) edinmede kullanıldı.
Üretim olmayınca borç borçla ödendi ve bir noktadan sonra bu borç çevrilemez oldu. Yabancı para akışı durdu, döviz darboğazı başladı.
Tabii ki bunun, yönetimdeki otoriterleşme, yargı bağımsızlığının aşınması, hukuk tanımazlığın uluslararası boyuta varması, korona salgını gibi başka nedenleri de var.
Devletin, ‘‘kefen parası’’ denilen yedek akçesine kadar, nesi varsa harcandı ama çare olmadı. Çünkü kanamayı durdurmadan üzerine istediğiniz kadar merhem sürün, o yara sağalmaz…
Döviz kurları yükseldi, enerjiden ulaşıma kadar tüm girdileriyle üretim pahalandı; Devletin, ‘‘kefen parası-enflasyon sarmalı’’na girdi…
Baktılar olmuyor, faizi dizginleyip dövizi bıraktılar; devletin başı ‘‘Çin modeli’’(!) dedi. Bu açmazı şu dini söylemle gizlemeye çalıştı:
“Bu görevde olduğum sürece, kusura bakmayın faizle mücadelemi sonuna kadar sürdüreceğim. Bu konuda nas ortada. Nas ortada olduğuna göre sana, bana ne oluyor? Olaya buradan bakacağız, ona göre de adımımızı atacağız…”
‘‘Nas’’ söylemini ahali yemedi ama ‘‘nas’’ bakan yedi; Hazine ve Maliye Bakanı değişti.
Yeni Bakan Nureddin Nebati ilk iş olarak ‘‘Çin modeli’’nden vazgeçti ve bunu şöyle açıkladı:
‘‘Biz diyoruz ki yeni bir ekonomik model önerelim. Bu model Türkiye’yi kapsasın. Türkiye modeli denmesinin sebebi şu. Biz Güney Kore modeli değiliz, çünkü seçilmiş bir ülke. Çin değiliz, devasa nüfusuyla, aldığı tedbirlerle gelen bir ülke. Biz demokratik gelenekleri olan, serbest piyasaya inanan, kambiyo rejimine sıkı sıkı bağlı olan ve bu geleneği de sürdüren bir modeli ortaya koyuyoruz…’’
Ama terk edilen ‘‘Çin modeli’’nin yerine ‘‘cin modeli’’ ortaya çıktı: ‘‘Kur Korumalı Mevduat…’’
Kısaca KKM denilen uygulamanın nasıl olduğuna bakalım.
Devletin başı ‘‘nas’’a sarıldı ya, hem ‘‘nas’’tan ayrılmamış görünmek, hem faizi yükseltmek gerekiyordu. Bankaya yatırılan paranın faizi, döviz kurlarının gerisinde kalırsa, aradaki farkı Hazine’nin ödeyeceği açıklandı. Adına ‘‘faiz’’ demeden ‘‘faiz’’ vermenin yolu bulunmuş oldu…
Arkasından döviz kurları hızla düştü.
Burada bir not düşelim: Döviz kurlarındaki düşüşte formülün etkisi kuşkulu. Çünkü KKM’yi başarılı göstermek için Merkez Bankası’nın 14 milyar dolar sattığı iddia ediliyor; bu dövizin kaçtan, kimlere satıldığı soruluyor… Muhalefet bu yüzden, ‘‘128 milyar dolar, artı 14 milyar dolar nerede’’ diye soruyor…
Yine ‘‘cin modeli’’ne dönelim…
Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati, KKM operasyonunun sonucunu, “Küçük yatırımcıya yazık oluyor. 15 liradan, 16 liradan, 17 liradan dolar alanlar var. Kim bunlar? Büyük finansörler değil. Niye? Biliyor çünkü… Türkiye’de bu işlerin bir şekilde döneceğini bilir. Ama çarpılan kim oldu? Küçük yatırımcılar. Her zaman olduğu gibi. Küçük yatırımcılara eziyet ettiler. Şimdi de kara kara düşünüyorlar” diye açıkladı…
Bakan bundan sonraki beklentisini de şöyle dile getirdi:
“Vatandaşın, tahmini büyüklüğü 5 bin ton ve değeri 280 milyar dolar olduğu tahmin edilen yastık altındaki varlıklarını ekonomiye kazandıracak yeni araçlar geliyor. Ocak ayının ilk haftasında bu iş bitmiş olacak. 280 milyar doların yüzde 10’u gelse ülkede dövize ihtiyacımız kalmayacak.”
Bakan Nebati, TV’de ‘‘cin formülü’’nün başarısını açıklarken, sunucuya “Gözlerime bakar mısınız? Ne görüyorsunuz gözlerimde?’’ diye sormuştu ya…
Bence gözünü boş verin, ellerine bakın; sakın ola o ellerden gözünüzü ayırmayın. Ceplerden sonra yastık altına uzanabilir. Çarpılacak olanlar bellidir!..
