DEBPREM BÜYÜK FELAKET; BU GÜN TEK YÜREK,TEK BİLEK -HASAN ALPARSLAN YAZILARI
Sarsılsak Da Ayağa Kalkmasını Biliriz.
‘1939 Erzincan Depremi’nden sonra en büyük felaketi yaşıyoruz!’
Hep birlikte ağlıyoruz bugün…
Ve hep birlikte saracağız yaralarımızı!
Bereket tek yüreğiz. Enkaz altından kurtaracağımız kişinin hangi siyasi görüşte olduğuna bakmıyoruz bereket ki.
Ama sadece böyle acılarda, ağlama zamanlarında tek yürek olmasaydık keşke. “Hiç olmazsa böyle zamanlarda tek yürek olabilmeyi kaybetmemişiz”e sevinmek bugün “Tek yürek” olmaktaki teselli.
Marmara’daki 17 Ağustos 1999 Depre-mi’nden sonra, kalbimizin bir yerinde hep “Benzeri ne
zaman gelir?” endişesini taşıdık.
O günden bu yana, büyük, orta çaplı nice depremle sarsıldık ve her seferinde de “Allah daha büyüğünden muhafaza buyursun!” diye dua ettik.
Ve maalesef, daha da yıkıcısı vurdu bizi..
Sayın Cumhurbaşkanı’nın “1939 Erzincan Depremi’nden sonra en büyük felaketi yaşıyoruz!” diyerek işaret ettiği deprem.
Bu defa ikisi peş peşe geldi. 7.7 ve 7.6’lık iki büyük sarsıntı yaşadık. Büyüklüğü 6,6’yı bulan artçı sarsıntılarla karşılaştık. Üstelik son derece ağır hava şartları altında gelip vurdu felaket.
Dile kolay, 13 atom bombası gücünde bir hasarın ortaya çıktığını söyleyen bilim adamları var.
Tablo çok, hatta çok büyük! Peş peşe gelen iki deprem üst üste konulduğunda, bulunduğumuz coğrafyada tarihte yaşanan en büyük felaketle karşı karşıya olduğumuzu söyleyebiliriz.
Sarsılsak da ayağa kalkmasını biliriz!
Coğrafya kaderdir de Anadolu coğrafyası aynı zamanda kederdir de…
Elbette Allah’ın verdiği aklı, bilimin rehberliğinde ve teknolojinin sunduğu imkanlarla birlikte kullanmak kadere de kedere de yön verebilir. Ama her ikisine de hükmedemez. Hele ki “asrın felaketiyle” karşı karşıyaysanız…
Güney Toroslar, Kahramanmaraş ve Urfa faylarının, Diyarbakır ve Hatay’ı da kapsayacak şekilde Doğu Anadolu fay hattıyla etkileşime geçmesi, depremin büyüklüğünü anlatmaya kısmen yetiyor. Üstelik, 7.7 büyüklüğündeki çok yıkıcı depreme, bundan bağımsız olan 7.6 büyüklüğündeki bir diğer yıkıcı depremin hemen eklenmesi ise tablonun vahametini ancak izah edebiliyor.
10 ille birlikte hepimizi sarsan depremin ilk anından itibaren Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın yakın takibi, AFAD’ın koordinasyonu, 14 bakanın depremin vurduğu şehirlere süratle intikali, 29 valinin Kahramanmaraş, Hatay, Malatya, Osmaniye, Gaziantep, Adıyaman, Adana, Diyarbakır, Kilis ve Şanlıurfa’ya koordinatör olarak görevlendirilmesi, toplam 48 vali yardımcısı, kaymakam ve mülkiye müfettişinin il merkezleri ile ağır hasarlı ilçelere gönderilmesi, ancak büyük bir devletin imkan ve kabiliyeti ile doğru orantılıdır.
Deprem sahasının genişliği, yıkımın büyüklüğü, kış şartları, enkaza dönen bina sayısının fazlalığı ve kurtarma ekipleri ile iş makinelerinin sıcak bölgelere anlık intikalini zorlaştırdı. Ama devlet, 6 Şubat 2023 saat 04.17’den itibaren bir saniye bile tereddüt etmeksizin, depremin felaket derecesini teşhis ederek organize oldu.
TSK’nın bölge illerine hava köprüsü kurması, Kızılay’ın deprem stoklarının devreye girmesi, kan verme kuyruğuna girilmesi, müteahhit firmaların şantiyelerinden konteynırlar ve iş makinelerini seferber etmesi, UMKE, jandarma, komando, itfaiye ekipleri ve gönüllülerin ortak hareketinin sağlanması, yaralılar için Ankara’da boş hasta yataklarının tahsisi, ülkenin dört bir yanından doktor ve sağlık ekiplerinin bir direktif dahi beklemeden depremzedemler için yardıma koşması, Türk milletinin yüce gönüllüğü ile maddi bağış kampanyasının başlatılması az buz işler değildir.
Aynı şekilde, ilk etapta 45 ülke ve uluslararası kuruluşun arama kurtarma ekibi gönderme çağrısına cevap verilmesi ve bu ekiplerin deprem bölgesine ulaştırılarak etkili çalışma ortamının sağlanması da mühim bir gayretin yansımasıdır.
Kar kış demeden, o soğukta bir canı sağ kurtarmak için neredeyse atleti ile çalışan koca yürekli insanların varlığı da bu büyük milletin sarsılsa bile yıkılmayacağının açık göstergesidir.
Depremin yıktığı illerin afet bölesi ilan edilmesi, vergi, sigorta prim ve kredi borçlarının ertelenmesi, spor karşılaşmaları, kültür ve eğlence organizasyonlarının askıya alınması da acılı günlerde sergilenmesi gereken vakur duruşun tecellisidir.
Maalesef kelimelerin kifayetsiz kaldığı anlardayız. Deprem değil, çürük binalar öldürüyor. Bu gerçeği biliyor ama ya maddi kısıtlardan ya da adam sendecilikten olsa gerek malımızı tuhaf biçimde canımızın üstünde tutabiliyoruz. Ve bu durumda sadece enkaz altındakilere Allah’tan dayanma gücü ve nefes vermesini dilemekten, dua etmekten başka bir çare bulamıyoruz.
Son olarak…
Türk medyası bu felaketin halka duyurulmasında ve süreç yönetiminde sorumlu yayıncılık örneği sergiledi. Cumhurbaşkanlığı “Dezenformasyonla Mücadele Merkezi” de yalan haberlere ve halkın moralini bozacak paylaşımlara karşı için seri bilgilendirmeler yaptı.
Ve bir de takdir… A Haber Muhabiri Yüksel Akalan, 27 yaşında genç bir televizyoncu. 7.6 büyüklüğündeki ikinci depreme Malatya’da canlı yayında ve binalar yıkılırken yakalandı. Hem heyecanını kontrol ederek yayın yapmaya çabaladı hem de toz duman içinde yol bulmaya uğraşan bir anne ile çocuklarına sahip çıktı, küçük kızı kucağına alıp güvenli bölgeye taşıdı. Helal olsun sana kardeşim!