İSTEMEZÜK LOBİSİ ÇILGIN PROJE KANAL İSTANBUL’U DA İSTEMİYOR
2011 yılında ilan edilen Kanal İstanbul projesi bir kez daha Türkiye’nin ana gündemi oldu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Kanal İstanbul için yakında ihaleye çıkılacağını açıklarken..
CHP ve Gezi Koalisyonu, 2013 yılında olduğu gibi ‘çevre-yeşil alan-ekolojik denge’ yalanları ile projenin hayata geçmesini engelleme çalışmalarına başladı.
Kanal İstanbul tamamlandığında, yeni bir uluslararası suyolu olması bakımından, bölgede kartları Türkiye lehine yeniden dağıtacak.
Günde 150-160 gemiye ev sahipliği yapması beklenen Çılgın Proje, Panama Kanalı ile kıyaslandığında dört katı büyüklüğünde gemi trafiğine hizmet verecek.
Kanal İstanbul projesinden, Montrö by-pass olacağı için kasamıza yılda 8 milyar dolar girecek.
Projenin tamamlanmasından sonra bölgede 1,5 milyonluk yeni bir iş imkânı ortaya çıkacak.
Körfez sermayesinin de dikkatini celbedecek olan Kanal sayesinde yatırımların ciddi oranda artması bekleniyor.
İstanbul’a yılda 50 milyon yabancı ziyaretçinin geleceği öngörülürken, bu sayede yıllık 20-30 milyar dolar turizm geliri elde edilecek.
2023 vizyonu çerçevesindeki Çılgın Proje’nin bütün gelir kalemleriyle birlikte ilk 5 yılda 100 milyar dolara yakın bir gelir kazandırması hedefleniyor.
‘İstemezük’ lobisi 60’lı yıllarda Keban Barajı’nı “Türklerin onursal fiyaskosu” ilan eden Almanlarla ittifak yaptı.
12 Mart darbesinden sonra kurulan Nihat Erim hükümeti ilk iş olarak Keban Barajı inşaatını yavaşlattı.
Dönemin Enerji Bakanı bu ilginç icraatı “Bu kadar enerjiye ihtiyacımız yok, elektriği toprağa mı vereceğiz” sözleriyle savundu!
70’lerde Boğaz Köprüsü’ne kafayı taktılar.
Mimarlar Odasına göre köprü Türkiye’nin başına gelebilecek en büyük felaketti.
İlhan Selçuk’a göre ise bu köprü boğazın iki yakasında oturan zenginlere tüketim malları taşıyacak kamyonlar için yapılıyordu!
Köprü için “sanatseverlere saygısızlık yapılıyor’ diyen aydınlarımız bile çıktı o dönemde!
80’lerde otoyollara, AK Parti döneminde 3.Havalimanı, 3.Köprü ve İstanbul-İzmir Otoyoluna karşı çıktılar.
Şimdi ise hedeflerinde Kanal İstanbul var.
Lobinin gazetecisi, siyasetçisi, sözde aydını cansiperane bir şekilde projeyi engellemeye çalışıyor.
Kimse de çıkıp bunlara “Ya sizin eğitiminiz nedir, denizcilik sektörüne, jeoloji bilimine, mühendisliğe ne kadar hakimsiniz” diye sormuyor.
Denizcilik sektörünün Kanal İstanbul’a neden ihtiyaç duyduğunu somut verilerle Özetleyerek aktarıyorum.
-Denizcilikte en kötü şey beklemektir.
Bu sektörün kuralları dolarla belirlenir.
Bir gemi İstanbul’dan kumanya almak için demir attığı anda 15 bin dolar ödemek zorunda.
O nedenle kumanyalarını bile hareket halindeyken temin ederler.
Boğazı geçmek için bekleyen gemi geciktiği her gün için 15-35 bin dolar arasında ‘demoraj’ yani ceza öder.
Kanal İstanbul faaliyete geçtiği gün ticari gemiler 1 dakika bile beklemeden orayı kullanır.
Çünkü denizciliğin altın kuralı en kısa rotayı kullanmaktır.
Her gemi denize çıkarken 3 yıllık kontrat yapar.
Yükünü ne kadar erken taşırsa o kadar para kazanır.
Kimse sürekli geciken ve ceza yiyen bir gemi-firma konumuna düşmek istemez.
Başka kontratlar için sicilinin temiz olması önemlidir.
-İstanbul Boğazı’nda tek yönlü trafik geçişi var.
Kuzeyden güneye 8 saat, güneyden kuzeye 8 saat olarak geçişlere izin veriliyor.
– Dünyada taşımacılığın yüzde 82’si deniz yoluyla yapılıyor.
Biz bu pastadan yüzde 1 bile pay alamıyoruz.
Mısır’ın Süveyş Kanalı’ndan 8 milyar, Panama’nın 5 milyar dolar yıllık geliri var.
Süveyş Kanalını kullanan 70 bin DWT gros tonluk bir kimyasal tanker 80-100 bin dolar arasında geçiş ücreti ödüyor.
24 bin-50 bin DWT gros tonluk kuru yük gemilerinden 35-45 bin dolar alıyorlar.
Kanal İstanbul’un geliri de 8 milyar doların altında olmaz.