İYİLİĞİN İYİLEŞTİRİCİ GÜCÜ
İyilerin hikâyesi hep mutlu biter diye bir söz vardır. Ya da şöyle deriz: ‘ Herkes kalbinin ekmeğini yermiş. ’İyilik, hiçbir karşılık beklemeksizin yapılan yardım demektir.
İnsanı insan yapan ve yücelten değerlerden biri de iyiliktir. İyilik, insanın ruhsal güzelliğini yansıtır. İyilik ve yardımlaşma bulaşıcıdır. Suya atılan taşın oluşturduğu halkalar misali yayılır.. Önce iyilik yapanı mutlu eder. Sonra iyilik yapılan kişiyi, sonra haberdar olanı, sonra şahit olanı… Ve halka büyüyüp gider
İyi insan olmak tamamen bizim elimizdedir ve sorumluluğu bize aittir. Beynimizin ön tarafında bulunan ve beynin gizli hazinesi olan “ prefrontal korteks “ bilinçli kısmımızı temsil eder ve geliştirildiğinde her türlü kıskançlık, haset, öfke, açgözlülük duygusunu bastırıp, yerine sevgi, merhamet, şükran ve şefkat duygularıyla yaşayabilen bir insan yapabilir bizleri.
Yapılan araştırmalar iyiliği, ruhsal ve bedensel sağlığımızla ilişkisini ortaya koyuyor. İyilik yapmak, vücudumuzda oksitosin gibi mutluluk hormonun seviyesini yükseltiyor ve bu sayede rahatlamaya ve kan basıncını düşürmeye yardımcı oluyor ağrı eşiğini yükselterek iyileşme sürecini destekliyor. Aynı zamanda bireylerin anksiyetelerini ve depresif duygularını da azaltmaktadır. İyilik insanın içinden gelir. Engelleyemezsin kendini. Empati yaparak, ‘ya ben bu durumda olsaydım’ Diye sorarsın kendine İyilik yaptıkça kendini ve hayatı daha çok seversin. İyilik yapmak bizleri mutlu eder. Kendimizi iyi hissetmemizi sağlar.
İyilik iyileştirir. Hem yüreği, hem yarayı..
İyilik insan olma adına güzel duygu ve davranışı içinde barındırmaktadır; nezaket, şefkat, cömertlik, merhamet, hoşgörü ve yardımseverlik gibi pek çok olumlu davranışı kapsamaktadır. Yapmış olduğumuz basit bir iyilik bile, iyilik yaptığımız kişinin hayatında büyük bir etki yaratabilmektedir ve yarattığı bu etki bir başka tanımadığımız kişilerin hayatına dokunabilir ve böylelikle iyiliğiniz tüm dünyaya yayılır.
İyimserlik yaratılışımızda ve kültürümüzde vardır. Düşeni kaldırmak, aç olan biriyle ekmeğimizi paylaşmak, hüznünü, kederini paylaşarak yükünü hafifletmek, gülümsemek, selam vermek, güzel bir söz söylemek, yoldaki taşı bir başkasının ayağına takılmasını önleyerek kenara itmek…
Hepimizin şefkate ve merhamete ihtiyacı var. Birbirimize destek olursak ayakta kalabiliriz . İnsan başkalarına yardım ettiği, başkalarını sevdiği kadar yükselir.
Hz. Ali ; “Diğer insanlara faydası olmayanı, ölülerden say gitsin “demiş. İnsanlara faydamızı artırmalıyız. Hele de bu günlerde iyilik yapmazsak ne zaman yapacağız. Sessiz iyilikler yapabiliriz. Blaise Pascal’ın dediği gibi ‘’İyiliğinize inanılmasını istiyorsanız ondan hiç söz etmeyin.’’
İyilik insanın içinde olur ve insan yaptığı iyilik ile övünmez karşılık beklemez. Sağ elin verdiğinden sol elin bile haberi olmaz. İyilik ettiğini düşünenler kamera karşısına geçip boy boy resimler, videolar ile kendini reklam edip çıkar peşinde koşamaz. Ama bi çok insan birilerinin yardımına koşuyor ve bunu reklam ediyor. Yardıma muhtaçları rencide edip kendini iyi gösteriyor kaş yapayım derken göz çıkartıyor aslında.
İyilik sadece maddiyat değildir bazen güzel bir söz, bazen gülümseme, bazen masumane bir bakıştır, bazen karşısındaki kişiye destek olmaktır. Onu ayakta hayatta tutabilmektir.
Özellikle şu günlerde insanların birbirine yardım etmeleri çok önemlidir. Pandemi sürecinde evden çıkma yasağı bulunan büyüklerimizin ve yirmi yaş altı gençlerimizin moralini yüksek tutmalıyız. Umutsuzluğa kapılmalarını önlemeli insanlığa örnek davranışlar sergileyip iyiliğin merhametin önemini göstermeliyiz.
Peki pandemi sürecinde bütün bu yaşadıklarımızı unutacak mıyız?
Bu günler geçince yine hayatımızı kaba, saldırgan, öfkeli, duyarsız ve bencilce anlamsız ve gereksiz şeylerlemi dolduracağız? Yoksa biraz aklımızı başımıza toplayıp, bu dünyayı daha yaşanılır hale getirebilmek için, birlikte bir dayanışma içerisinde mücadele mi göstereceğiz?
Ayrıca onbir ayın sultanı olan Ramazan da olduğumuzu unutmamalı en yakınımızda olanlardan başlayıp aç olana açıkta olana yardıma muhtaç olanlara el uzatmalıyız. Unutmayalım ki bunu yaparken karşınızdaki insanı üzmeden rencide etmeden yapmalıyız. Yaptığımız iyilik iyiliği doğuracak ve gün geçtikçe kartopu gibi büyütecektir. Buna güzel bir örnek de Berat Han Koç’un hikâyesidir.
BERAT HAN KOÇUN HİKÂYESİ
Benim babam bir öğretmendi ve yardım etmeyi çok severdi özellikle de örgencilerine. Fakat her daim gizli yapardı. Size babamın yaşadığı bi olaydan bahsedeceğim.
Bundan yıllarca önce yeni atandığı okulun bahçesini gezerken su çeşmesinin yanındaki çam ağaçlarının arasından bir ağlama sesi duyuyor ve yanına yaklaştığında ağlayanın kendi sınıfının öğrencilerinden birisi olduğunu fark ediyor. Kıyafetlerinden maddi durumu yerinde olmadığı anlaşılıyor. Yanına gidiyor ve:
-Hayırdır ne oldu niçin ağlıyorsun evladım?
-Arkadaşlarım oyun oynuyor fakat kolum sakat olduğu için beni dışlıyorlar.
-Gel bakalım sen benimle,
diyor ve çocukla beraber onu oyundan dışlayan diğer çocukların yanına gidiyorlar. Babam onlara bu yaptıklarının doğru olmadığını, onun yerinde onlarında olabileceğini ve herkesin de birer engelli adayı olduğunu söylüyor. Daha sonra doğru öğretmenler odasına gidip doktor olan arkadaşını arıyor ve durumu anlatıyor. Doktorda ameliyatı yapabileceğini ve çocuğun durumu müsait olmadığı için masrafların bir kısmını karşılayacağını söylüyor. Geriye kalan kısmını da babam ödüyor. Sıra çocuğun ailesiyle konuşmaya gelince amcamı gönderiyor çünkü yardımı gizli yapıyor. Çocuğun öğretmenine mahcup olmasını istemiyor. Amcam öncelikle evin adresini okuldan babamdan alıyor ve yola koyuluyor. Elindeki adrese gelince hiçte hoş olmayan durumla karşılaşıyor. Evin çok eski ve çok küçük olduğunu fark ediyor. Evin sıvaları dökülmüş . Kapıyı çalıyor ve üzerindeki kıyafetler yamalı eski püskü olan bir kadın kapıyı açıyor. Amcam kolu sakat çocuğun ailesinin onlar olup olmadığını soruyor ve onlar olduğu cevabını alıyor.
-Müsaadenizle içeride konuşa bilir miyiz çok önemli.
Kadın mahcup bi şekilde eve davet ediyor. Amcam evin içinin dışından daha kötü durumda olduğunu ve rutubet koktuğunu fark ediyor. Odanın bir köşesini mutfak olarak kullanıyorlar. Amcam söze giriyor.
-Efendim beni hayırsever birisi gönderdi oğlunuza yardım etmek istiyor. Onu ameliyat ettirmek istiyor tüm masrafları ona ait.
-Siz dalgamı geçiyorsunuz bu devirde kim yapar böyle bir iyiliği.
– Yapar efendim siz emin olabilirsiniz.
-Yalnız ben bir eşime sorayım.
-Tamam o zaman ben size telefon numaramı vereyim. Bu benim numaram bana buradan ulaşabilirsiniz. Diyor ve evden ayrılıyor . Bir iki gün sonra amcamın telefonu çalıyor ve açıyor arayan çocuğun ailesi kabul ettiklerini söylüyor amcam da hastanenin adresini veriyor ve çocuk bu sayede ameliyat oluyor ve ameliyatı başarılı geçiyor. Şu sıralarda o çocuk çok ünlü bir cerrah. Bir programında ” benim ameliyat etmemi sağlayan kişiye minnet duyuyorum o olmasa şimdi ben buralarda ünlü bir cerrah olarak gelemezdim ve benimde hayattaki tek gayem yardım etmek. Her yıl üç dört yardıma muhtaç hastamı tedavi ve ameliyat ediyorum” diyor.
Babamın yaşadığı sevinci ve gururu gördüğümde insanlara yardım etmenin nasıl sonuçlar doğurduğunu bir kere daha anlamış oldum.
İyilik yaparsan iyilik bulursun… Belki bir kuşun cıvıltısında, belki bir dostun sohbetinde, belki bir problemin çözümünde… İnsan başkasını mutlu ettiği sürece insandır. İnsan olabilmenin yolu; yaratılmış her şeye sevgi ve merhamet duyabilmektir.
İyilik dolu güzel günler diliyorum hepinize.
Sağlıcakla kalın…
Saygılarımla…