‘KILIÇDAROĞLU’ BOŞ BİR RANZAYA SENDE KAPAĞI ATARSIN.’-HASAN ALPARSLAN YAZILARI
Kemal Kılıçdaroğlu, milli konularda bile önüne arkasına bakmadan iktidarı eleştiriyor.
Kılıçdaroğlu sadece kendi bekasını düşünüyor, ülkenin bekasını değil.
Su testisinin suyolunda kırılacağını, keskin sirkenin küpüne zarar vereceğini bir an olsun güdük akıllarından çıkarmasınlar.
Yanılıp yenilip aksine hizmet eden olursa bunun sonuçlarına çok ağır şekilde katlanmak durumunda kalacaklardır.
‘Sayın Kılıçdaroğlu, anlaşılan aklın başından gitmiş, çok istekliysen, terörist Demirtaş’ın hasretini ziyadesiyle çekiyorsan, Kavala olmadan yaşayamam diyorsan, biraz daha devam et, sonunda kanun yoluyla onların koğuşundaki boş bir ranzaya sen de kapağı atarsın, nihayet çulunu serer, duvara da halını asarsın.’
‘CHP yönetimi kökünden kopmuş, tarihsel kimliğinden bütünüyle ayrılmıştır.
Artık HDP’nın, PKK’nın, FETÖ’nün boşalttığı her alanda kademeye giren, terörizmin hedeflerini sırtlayıp taşıma rezaletinin başını çeken kervan başı CHP yönetimidir. Sorarım sizlere, bu tablo zillet değil midir? Hıyanet değil midir?”(D.B)
Kılıçdaroğlu, siyasetini sürekli olarak kutuplaşma, kamplaşma, kirli oyunlar ve karanlık ilişkiler üzerinden kurdu.
Ülkemize yönelen tuzaklara, kardeşliğimizi hedef alan operasyonlara, kumpaslara, darbe girişimlerine açıkça çanak tuttu.
17/25 Aralık’ta, MİT kumpasında, Gezi Parkı provokasyonunda, FETÖ’nün darbe girişiminde ve oluşturulan terör koalisyonunda hatta Afrin ve Cerablus’ta; milletinin değil, ihanet cephesinin yanındaydı, Kılıçdaroğlu.
Siyasetini sürekli olarak kutuplaşma, kamplaşma, kirli oyunlar ve karanlık ilişkiler üzerinden kurdu Kılıçdaroğlu.
Her seçim öncesi söylediği her şeyi unutuverdi.
Başarısızlığının ödülü olaraksa, o koltukta oturmaya devam etti Kılıçdaroğlu. Şimdi ise yolun sonunda, öfkesi beynini de esir aldı.
Bunun CHP’ye siyasi-hukuki bir dönüşü olur. Teslim olunan yapının CHP gemisini ağır ağır dibe, batağa çekiyor olması ilk sonuçlardan.
Bir diğeri, ithamlar, iftiralar büyüdükçe Kılıçdaroğlu ve Kılıçdaroğlu CHP’sinin ne kadar hafif olduğunun görünür olması. Hafiflikten kasıt, siyasi-stratejik akıldan ve altı ok’un temsil ilkelerinden yoksunluk hali.
Siyasi bir hamle gibi görünse de CHP ve Kılıçdaroğlu için ağır hukuk ihlali içeren mesele itham altında bırakılan kişilerin ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ayrı ayrı rekor tazminat davaları açmasıyla anında yargının konusu oldu zaten. Başka davalar da gelecektir.
Yapmış olduğu açıklamaların tarihlerine bakarsanız, hassas zamanlarda büyük yalanları hep ortaya atmıştır.
ALLAH’tan adı yalancı çobana çıktığı için söyledikleri fazla itibar görmüyor..
Türkiye’de milli güvenlik sorunu olarak Kemal Kılıçdaroğlu sorunu yaşanmaktadır.
HDP eş başkanları cezaevindeler ama Kılıçdaroğlu HDP eş başkanı gibi siyaset yapmaktadır.
Atatürk’ün kurduğu CHP sırtımızı teröristlere dayadık diyenlerin destekçisi ve onların dublörlüğünü yapan bir parti haline gelmiştir
Selahattin Demirtaş’ı serbest bırakacak!
Osman Kavala’yı da!
FETÖ’nün KHK’lılarını da!
PKK ile mücadele için Meclis’e getirilen tezkereye ‘hayır’ demiş, ‘evet’ diyenleri de hain ilan etmişti. İktidara gelirse ‘Yurtta Sulh Cihanda Sulh’ diyerek tezkereyi iptal edecek. Suriye’deki, Irak’taki birliklerimizi geri çekecek.
Suriye’nin kuzeyinde bir terör devleti kurulmasına ses çıkartmayacak.
Malum; PKK’lı teröristlerin İBB’de işe alınmasına da tepki göstermemişti.
Mitinglerinde artık Atatürk posterleri kullanmıyor.
CHP tüzüğünden ‘Türk’ ifadesini de çıkarttı.
İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliğine kayıtsız şartsız ‘evet’ diyor.
Yabancı büyükelçilerle deyim yerindeyse gün aşırı bir araya geliyor.
S-400’leri iade edecek.
İHA ve SİHA’ların üretimini durduracak.
Savunma sanayiindeki çalışmaları da.
İstanbul Havalimanı’nı kapatıp, Atatürk Havalimanı’nı yeniden açacak.
Akkuyu Nükleer Enerji Santrali’nin inşasını durduracak.
Hidro elektrik santrallerinin de.
Rüzgar güllerini de.
Yeni keşif petrol kuyuları eskiden olduğu gibi beton dökülerek kapatılacak.
Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki faaliyetlerini ‘komşularla iyi ilişkiler’ geliştirmek bahanesiyle sonlandıracak.
Bütün yatırımları ‘önce mutfaktaki yangını söndüreceğiz’ diyerek rafa kaldıracak.
Yeni üniversiteler açmayacak, mümkünse açılmış olan yeni üniversiteleri kapatacak.
Yeni yollar, havaalanları, limanlar, enerji santralleri yapılmayacak.
Türkiye tüm iddialarından vazgeçecek, tarih sahnesindeki büyük yürüyüşünü sonlandıracak.
Böylece PKK terör örgütü Türkiye’ye yönelik saldırılarına ara verecek. Zira iddiası olmayan bir Türkiye’yi durdurmak zorunda olmayacak.
Bir başka ifadeyle hamisi ABD ‘sen biraz dur’ diyecek.
Hal böyle olunca beyimiz de çıkıp ‘bizim dönemimizde terör sıfırlandı’ diye caka satacak.
Bu süreçte darmadağın haldeki PKK güç toplayacak. Yeniden yapılandırılacak. İnleri yeniden faal hale gelecek.
‘Demokrasi’ yalanıyla özerk yönetimler ilan edilecek.
‘Yerinden yönetim’ güzellemeleri yapılacak.
KHK affıyla birlikte yeniden görevlerine döndürülen FETÖ’cüler bir kez daha devletin kurum ve kuruluşlarını zapt edecek.
Türkiye’yle, bu milletle geçmişten günümüze hesabı olan herkes intikam alma yarışına girişecek.
Diyarbakır annelerinin eylemleri polis marifetiyle durdurulacak. Dağ kadrosu tükenmiş PKK’ya yine HDP teşkilatları eliyle yeni kadrolar temin edilecek.
TOGG’un üretimi ‘çeşitli kirletme’ operasyonlarının ardından iptal edilecek.
Tıpkı geçmişte ‘Devrim’ otomobiline yaptıkları gibi.
Milli Savaş Uçağı projemiz durdurulacak.
Tıpkı geçmişte yaptıkları gibi.
Türkiye yeniden ‘talimatlarla’ yönetilen bir ülke haline gelecek.
Afrika’daki varlığımız sonlandırılacak.
İran’la yakın işbirliğine girilip Suriye İran’ın kontrolüne verilecek.
Azerbaycan’la ilişkilerimiz bile isteye bozulacak.
Başta Türk Cumhuriyetleri olmak üzere dünya üzerindeki FETÖ okullarının yeniden aktif hale getirilmesine göz yumulacak.
CIA’nın geçmişte olduğu gibi MİT içerisinde konuşlanmasına müsaade edilecek.
Böylece ne Almanların ne Fransızların ne İngilizlerin ne Amerikalıların ne de başkalarının Türkiye’yle bir sorunu kalmayacak.
Kemal Bey de çıkıp ‘dostlarımızı artırdık, komşularımızla tüm sorunlarımızı çözdük’ diyecek.
Valla ne yalan söyleyeyim; çözerse ancak Kemal Bey çözer.