“MUHALEFETİN İFLASI ” MASA ÇEVRESİ TOZ DUMAN – HASAN ALPARSLAN YAZILARI
Siyasette pazarlık meşrudur ama şimdi görülen manzara meşru pazarlığın ötesinde çok karanlık ayak oyunlarına kadar varıyor.
Aslında Cumhur İttifakı tarafında karar süreçlerinin nasıl çalıştığı herkesçe biliniyor.
Ak Parti ve MHP’de milletvekili olmanın koşulları ve adaylık süreci açıkça ilan edildi ve süreç söylendiği gibi işletiliyor.
İttifaka katılma olasılığı olan partiler ile yapılan görüşmeler de şeffaf bir şekilde kamuoyuna duyuruluyor.
Millet İttifakı ve 7’li Masa çevresi ise toz duman.
Sözünü ettiğim ihtiras fırtınaları da daha ziyade bu tarafta esiyor.
Hangi parti hangi listeden aday çıkaracak, CHP kime kaç vekil verecek, İYİ Parti bir şeyler “ikram” edecek mi?
HDP ortaklığın neresinden nasıl pay alacak?
Pek çok soru havada uçuşuyor.
Kılıçdaroğlu, Erdoğan’ın kaybetmesi için neredeyse listesinin yarısını diğer partilere vermeye hazır bir pozisyon aldı.
Peki Kılıçdaroğlu’nun, Erdoğan düşmanlığından başka hiçbir misyonu olmayan bu 4 sağcı lidere ihtiyacı var mı?
Bunların oylarını toplasan yüzde 4 etmiyor.
Sağ-muhafazakar gelenekten gelen bu 4 partinin tabanının en az yarısı Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Kılıçdaroğlu’na değil Erdoğan’a oy verir.
Seçim öncesi yaşanan tabloyu “Muhalefetin İflası” diye tanımlarsak ağır olmaz.
Muhalif seçmenin psikolojisini masaya yatırmak bizim haddimiz de değil.
Zaten adam öğütme makinesi gibi çalışan, Bizans oyunlarının gelenek haline geldiği CHP siyasetine bir de bu ittifak pazarlıkları eklenince iş iyice içinden çıkılmaz bir hal alıyor.
Hepsinden daha vahimi, Millet İttifakı’nda vekil adaylığı süreci nasıl çalışacak kimseler hala bilmiyor.
Hatta Kılıçdaroğlu’nun etki gücü bile tartışılıyor.
Ankara’daki bazı kaynaklar, CHP’yi uzun süredir elinde tutan adı sanı gizli danışmanların ve bazı Batılı ülkelerin Kılıçdaroğlu’ndan daha fazla söz hakkına sahip olabileceğini söylüyor.
Demokrasinin temel gereklerinden biri şeffaflık.
Ve Millet İttifakı daha sürecin başında bu ilkeyi çöpe atmış görünüyor.
Siyasi tarihimizde bu kadar karmaşık bir dönem olmuş muydu diye bir baktım.
Ne 1950 baharı, ne 1974-77 süreci, ne 1983 yaz sonu ne de 2001-2002 dönemi böylesine karanlık siyaset hesaplarına sahne olmuş.
Yaşadığımız süreç daha ziyade 1876 sonbaharındaki havayı andırıyor.
1.Meşrutiyet’in ilan edileceği kesinleşince İmparatorluğun her yerinde sayısız azınlık örgütlenmesi ortaya çıkmıştı.
2.Meclis-i Mebusan halk oyu ile seçildi ama Müslüman-Türk temsilciler azınlıkta kaldı. Mebusların ne kadarı dış güçlerin veya masonik örgütlenmelerin tercihi ile meclise geldi hala incelenmeye değer bir konudur.
Şimdi de adaylık süreci, partilere sızmaların olabileceği bir dönem.
FETÖ benzeri yapılar ve mandacı şebekeler, kripto unsurlarını Meclis’e sokmak için hamleler yapacaklar.
Bu tehlike bütün partiler için geçerli.
Ama özellikle FETÖ ile arasına mesafe koymakta isteksiz davranan Millet İttifakı partileri daha büyük bir tehdit altında.
Yarın bazı kriptoları Meclis’e taşıdıkları ortaya çıkarsa bu vebalin altından kalkamazlar.