Türkiye – ABD ve Dolar
Devletler arasındaki siyasi anlaşmazlıklarda, bu güne kadar hep böyle olmuştur ve bundan sonra da aynen devam edip gidecektir.
Nedir bu diyeceksiniz, biliyorum. Kısaca açıklık getireyim.
Efendim, 2 ülke çıkarları doğrultusunda anlaşmazlığa düşünce kriz başlar. Kriz başlar ama bu kriz liderlerin karşılıklı söylemlerini geçmez. İkisi de bir anda saman alevi gibi parlar ve görüşmeler tekrar başlar.
Son Türkiye – ABD arasındaki yaşanan kriz de, geçti gitti ama ben Başkan Erdoğan’dan, herkes gibi ben de, bilinenlerin dışında ciddi açıklamalar beklerdim.
Kriz hafiflemiş gibi de, olsa kırıntıları henüz bitmiş değil. Biteceğe de benzemiyor.
Günler geldi geçti, taşlar henüz yerine oturmasa da, herkes işine bakacak.
İşi, önce “cari açığı” azaltmak, sonra da müteakip saldırılara karşı ekonomiyi mukavim hale getirmek…
Bunu yapmak için elinden gelen her çabayı gösterecek.
İster Erdoğan sever olun, isterse takıntılı bir Erdoğan düşmanı olun…
Şu çağrıyı önemsemelisiniz: “Yerlisi varken, yabancı markaları kullanmayacağız. İthal etmeyeceğiz, kendimiz üreteceğiz. Hem üreteceğiz, hem ihraç edeceğiz. Üretim, üretim, üretim…”
Bir önceki krizden ağır hasarla çıkan ve bankacılık sistemi batan Türkiye, Erdoğan’a inanıyor.
Erdoğan’ın kriz yönetimine inanıyor.
Berat Albayrak’ın “öncekileri” aratmayacağına, hatta öncekilerin fevkinde bir ekonomi yönetimi sergileyeceğine inanıyor…
Bu inanç, toplumca sağalmamıza yardımcı olacak.
Oldu bile.
Erdoğan, elbette “kriz bitti” diye bir açıklama yapmayacak, ciddiyeti elden bırakmayacak ve ağır bir sınavdan çıkmış olmanın şımarıklığıyla davranmayacak. İşine bakacak. Ama bizim böyle bir sorumluluğumuz yok.
Ülke yönetmiyoruz. Sırtımızda yumurta küfesi taşımıyoruz. Bir diğer ifadeyle, tuzumuz kuru…
Dolayısıyla, biz konuşabiliriz.
En azından, ben, kendi adıma konuşabilirim.
Şu ekonomiden anlamayan halimle diyorum ki, kriz bitmiştir.
Döviz iner, çıkar.
Büyüme rakamları değişir. Bir büyürüz, bir küçülürüz… Ama hep büyümüşüzdür, hiç küçülmemişizdir.
Ekonomide daralma yaşanır.
İthalat kalemleri, ihracat kalemlerini geçer. Bugün geçer, yarın tersi olur.
Enflasyon çift haneli rakamlara yükselir. Bazen tek haneli rakamlara iner.
İstihdam sorunları baş gösterir.
Bunlar hep olur. Ama batmayız. Batmayacağız.
Hatta daha da çıkacağız. 2023 hedeflerine ulaşacağız. Hiçbir güç buna mani olamayacak.
Dönemin Başbakanı Demirel, 12 Mart darbesiyle işbaşından uzaklaştırıldığında şöyle sitem etmişti: “Döviz rezervimiz 500 milyon dolar civarına. İşler yolunda. Gidişatımız iyi. Böyle bir ülkede darbe yapılır mı?”
Merhum, bugünün rakamlarıyla karşılaştırıldığında devede kulak bile sayılmayacak rakamları “başarı” olarak görüyordu ve karşılaştığı darbeyi “haksızlık” sayıyordu.
Dönemin şartları içinde bakıldığında “başarılıydı…” Ama işbaşından uzaklaştırılışının “rakamlarla” alakası yoktu.
Birçok şey yapmıştı ama iki şey yapmamıştı:
BİR- Amerika’nın “haşhaş ekimini yasaklayın” talimatına uymamıştı.
İKİ- U-2 casusluk uçuşlarına izin vermemişti. Yani Amerika’yı kızdırmıştı.
Erdoğan’ı da birçok kez indirmeye çalıştılar.
Başaramadılar.
Şimdi de “rakamlarla” indirmeye çalışıyorlar.
Halkı paniğe sevk edip sokaklara dökmeyi başarabilselerdi, bunun yolunu açacaklardı.
Halk, bankalara ve döviz büfelerine koşup, “Alın dolarınızı” deyince, girişimleri akim kaldı.
Kriz ihtimaline yatıp, halkımızı kışkırtabilselerdi, amaçlarına belki ulaşabilirlerdi ama ulaşamadılar, ulaşamayacaklar da.
ABD süper bir güç, bunu dünya kabul ediyor ama Çılgın Meloşa benzer hareketleri ile Traump ABD ye çok büyük itibar kaybettiriyor. Bunu gören ve bilen yönetimleri de Başkanlarına karşı cephe almaya başladılar.
Şunu unutmayalım ve aklımızın bir köşesine yazalım.
ABD Bir gün dağılacaktır.