Uyan bu gafletten!
Aşağıdaki afet haberini DHA’nın (Demirören Haber Ajansı) internet sitesinden 14 Aralık Pazartesi sabah aldım ve özetledim:
– Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün ‘’turuncu kod’! ile uyardığı Antalya’nın tamamında iki gündür sağanak etkili oluyor. Serik, Manavgat ve Alanya ilçelerinde etkili olan yağış nedeniyle birçok tarım alanı, çilek ve muz seraları su altında kaldı.
– Akşam saatlerinde yağış kent merkezinde de etkili oldu. Gece boyunca süren sağanak nedeniyle birçok ev ve iş yerini su bastı.
– Antalya kent merkezinde birçok noktada su baskınları meydana geldi. Antalya Büyükşehir Belediyesi itfaiye ekiplerinin son 24 saatte 150 kişilik personelle 214 su baskınına müdahale ettiği belirtildi.
– Şiddetli yağış, Kaş ilçesinde de etkili oldu. Bir sitenin istinat duvarı çöktü; bir otomobil molozlar altında kaldı, bir binada hasar meydana geldi.
– Kaş’a bağlı Kasaba Mahallesi’nde su baskınları oldu, üç koyun boğuldu.
– Kemer ilçesinde geçen yıl yapılan, Ulupınar Deresi üzerindeki 10 metrelik köprü yıkıldı.
– Çıralı sahilindeki restoranlarda ve yerleşim yerlerinde su baskınları oldu, ağaçlar devrildi.
– Meteoroloji 4’üncü Bölge Müdürlüğü verilerine göre son 24 saatte, 2020 yılında kente düşen en yüksek yağış miktarına ulaşıldı. Haberde metrekareye düşen yağış miktarı da ilçe ilçe veriliyor; kent merkezinde 223.2 ila 161.5, ilçelerde 129.1 ila 94 kilogram arasında değişiyor.
HABERİN DEVAMI!..
Bu haberin devamı şöyle olacaktır…
Yağış, sel baskını ve fırtınanın vurduğu bölgelerde hasar tespit çalışmalarına başlandı. Yetkililer, yaraların sarılacağını, can kaybı meydana gelmemesinin sevindirici olduğunu söyledi. Falan partinin milletvekilleri bölgeye geçmiş olsun ziyaretinde bulundu ve incelemeler yaptı…
Arkasından da yardım feryatları yükselecektir…
1979 beri gazetecilik yapıyorum, bu tür haberleri kaç kere teleks, faks ve internetten alıp yayına hazırladığımı anımsamıyorum.
Antalya ile ilgili afet haberleri, çalıştığım gazetede 2004’ten itibaren, profesyonel gazeteciliği bıraktığım 2017 sonuna kadar hep elimden geçti.
Şu haberdeki yer isimlerini kaldırıp, Antalya’nın veya Türkiye’nin başka yerlerinden isimler koyun; her şiddetli yağışta durumun aynı olduğu görülecektir.
KAÇINILMAZ SON!..
Peki bu kader midir? Başkalarına bereket getiren yağış, bizde neden felaket oluyor?
‘‘Kader diyemezsin, sen kendin ettin!’’
Çünkü kader ‘‘Ervah-ı ezelde levh-i kalemde’’ yazılmış satırlar değil; ilahiyatçı İhsan Eliaçık’ın tanımıyla ‘‘evrenin oluş ve işleyiş yasalarıdır, bunlara uyup uymamaktır…’’
Bulut gelir, yağmur olur. Yağmur suyunu emecek toprak ve orman yok veya su toprağın emebileceğinden fazla ise sel olur. Selin akıp gideceği dereler daraltılıp veya yok edilirse taşkınlar, baskınlar olur.
Bu olay, atmosferdeki döngüye göre yılda birkaç kez de gerçekleşebilir; on, elli, yüz, beş yüz, bin yılda bir de…
Eğer sen evrenin bu ‘‘oluş ve işleyiş yasalarını’’ iplemezsen, günün birinde bu felaketler, elinle yazdığın ‘‘kaderin’’ olarak karşına çıkar…
Dolayısıyla yaşanan felaket, ilahi bir gücün kalem iz değil, suç ve suçlular zincirinin vardığı noktadır.
Suçlular kim?..
Parasal veya siyasi çıkar uğruna, doğa yasalarına gözünü kapatıp çevre kıyımı ve yerleşim planları yapanlar, plansızlıklara göz yumanlar… Bunları bile, göre peşlerinden giden ve yaratıkları rantlardan uçlanmaya çalışan sen…
Suçlular, suçlusun, suçluyuz…
Tek masum var; ‘‘ilahi kader’’ diye suçladığın ‘yasalar!..