Uzmanından ‘Yörük’ gerçeği!

Antropolog Dr. Atilla Erden, ANŞOYAD’da , ‘’Yörükler, Türkmenler, Avşarlar ve Tahtacılar’’ konulu bir konferans verdi ve ‘’Yörüklük etnik değil ekonomik bir yapıdır. Göçebe değil, konar göçerdir. Sözcüğün aslı yüğrüktür’’ dedi
Antalya Şair Ozan Yazar Folklor Tiyatro Ressam ve Bestekârlar Kültür Derneği (ANŞOYAD), her hafta bir konuda uzman veya uzmanları ağırladığı söyleşi programını sürdürüyor. ANŞOYAD’ın 6 Şubat’taki haftalık söyleşi programına, Ankara Dil Tarih Coğrafya Fakültesi’nden emekli Antropolog Dr. Atilla Erden konuk oldu, ‘’Antalya ve Türkiye’de Yörükler, Türkmenler, Avşarlar, Tahtacılar’’ konulu konferans verdi. ANŞOYAD Başkanı Şükrü Erciyeslioğlu’nun moderatörlüğündeki konferansı Avşar Türkmen Yörük Derneği Başkanı Dilber Köse, Hayta Yörükleri Derneği Başkanı Birkan Er, Serikliler Derneği Başkanı Adnan Tezgel, Kuvayi Milliye Derneği Başkanı Birkan Er, Talatpaşa Komitesi Başkanı Ertan Urunga da izledi.
Günümüzde çok popülerleşen bir kavram var, ‘’Yörük’’ ve ‘’Yörüklük…’’ Hatta popülerleşmenin ötesinde siyasallaştırılıp ticarileştiriliyor. Geçmişte zaman zamana aşağılayıcı ifade olarak da kullanıldığı görülen ‘’Yörüklük’’, bugün ise bir üstünlük unsuru gibi ele alınıyor.
MASAL VE KULAKTAN DOLMA BİLGİLER
Yörükler, Türkmenler, Avşarlar, Tahtacılar gibi Anadolu’daki temel toplumsal gruplarla ilgili araştırmalara yıllarını vermiş, yayla yayla, köy köy saha çalışmaları yapmış olan Antropolog Dr. Atilla Erden, ülkemizde her alanda görülen ‘’bilgi kirliliği’’ne değinerek konuşmasın başladı.
Dr. Atilla Erden, ‘’Ortamı masal ve kulaktan dolma bilgiler işgal etmiş, palavralarla toplum yapısı anlatılmış, masal esas kültürü ve bilgiyi yok etmiş, her alanda farklı düşünceler ve düşünenler ‘tu kaka’ ilan edilmiş’’ dedi.
‘’Yörükler, Türkmenler, Avşarlar, Tahtacılar’’ın etnik kökenini anlatarak konuşmasına başlayan Dr. Atilla Erden, bu gruplarla ilgili yanlış bilgi ve cehalete kara mizah niteliğinde örnekler de verdi. Dr. Erden şunları söyledi:
TÜRKLER ANADOLU’YA NE ZAMAN GELDİ?
‘’24 Oğuz boyu Anadolu’yu ve Balkanları Türkleştirdi. Bu, bize anlatıldığı gibi, 1071 Malazgirt zaferini kazandık, hurra Anadolu’ya yayıldık şeklinde olmadı. Oğuz boylarının 9’uncu ve 10’uncu yüz yıllarda Anadolu’da olduklarını gösteren belgeler var. İstanbul sınırlarına dayanmışlar, Bizans ile anlaşmaları, onlara lejyoner gibi hizmetleri var. Sınırlara uç birlikleri gibi yerleştirilmişler.
Zaman zaman bunlar (Yörükler, Türkmenler, Avşarlar, Tahtacılar) etnik kimliklermiş gibi yaklaşımlar görüyoruz. Hepsinin kökeni Oğuz boyları.
Esasen günümüzde saf bir ırktan söz etmek mümkün değil. Hiçbir ırkın, topluluğun birbirine üstünlüğü de yoktur. Palavra bilginin yerini alınca böyle oluyor.
OĞUZ BOYU ‘DODURGA’NIN ADI SİLİNDİ!
Çok acı bir örnek: Ankara yakınlarında Dodurga diye bir köy vardı. Bir gidişimde kötün adının değiştirilmiş olduğunu gördüm. Muhtara nedeni sordum. ‘Hocam bizim köyün adı Türk değilmiş. Ankara’dan heyet geldi. Böyle söylediler, değiştirdiler’ dedi.
Dodurga, Oğuz boylarının en büyüklerinden biri. Maalesef söz konusu heyetin içinde büyük unvanlı üniversite hocaları da vardı.
YÖRÜK, YÜRÜK, YÜĞRÜK…
‘Yörük’ sözünün yürümekten geldiğini söyleyenler var. ‘Bunlar sürülerinin peşinde oradan oraya geziyorlar, yürüyorlar. Yörük de oradan geliyor’ diyorlar.
Bu da bilimsellikten uzak, uydurma açıklamalardan biri. Yörüklüğü her şeyden önce göçebelikten ayırmak gerekir. Yörükler göçebe değil, konar göçer bir toplumdur. Yörük sözünün aslı da ‘yüğrük’tür. Yüğrük ‘mücadele eden, yılmayan, dayanıklı, çok çalışkan, iyi yürüyen çevik’ anlamlarına gelir.
Yörüklük etnik bir kavram değil, bir yaşam biçimidir. Yörüklerin sıcak bölgelerde köyleri, yükseklerde yaylaları vardır. İkisi arasında gider gelirler. Sıcak aylarda yaylalara çıkarlar, soğuk aylarda sahil kesimlere inerler. Hayvancılığın yanında tarlaları, bahçeleri vardır. Ekip biçerler.
Göçebe topluluklar ise sadece hayvancılıkla uğraşır, sürüleriyle nerede otlak bulurlarsa oraya giderler.
TEK EŞLİ VE DOĞA İLE BARIŞIK
Yörükler doğa ile barışık bir yaşam sürer. Doğayı çok iyi tanır. Felsefeleri budizm dayanır.
Tek eşlilik yaygındır, yüzde 95’in üzerindedir. ‘Tek karılı keyiften, iki karılı bitten ölür’ derler. Kadın erkek iç içedir.
Önlerine bağladıkları ve ‘öncek-öncük’ dedikleri önlükten, bellerindeki kuşağa kadar kıyafetleri çok işlevli tasarlanmıştır. Dokumlarında ve örgülerinde müthiş bir motif zenginliği vardır.
YÖRÜKLÜĞÜN SON HALİ!
Yörüklük günümüzde çok büyük ölçüde yaylacılığa dönüşmüştür. Sadece sıcak aylarda, varsa üç beş hayvanıyla yaylaya çıkıp yılın diğer döneminde sahil bölgelerinde tarımla uğraşır. Yaylaya da artık kamyonla birkaç saatte inilip çıkılıyor. Eskisi gibi kona göçe değil.
Bugün için zaten bir yayla sorunu da var, yaylar büyük ölçüde birilerine tapulanmış. Hayvan salmak sorun.
Yörüklerin hayvancılık için yer sorunu vardır. Köylerin çevrelerindeki ormanların, o köylere tapulanması suretiyle sorun aşılabilir; Yörüklük kısmen de olsa sürdürülerek hayvansal üretimde ekonomiye önemli katkı sağlanabilir.. Yörüklerin çocuklarının eğitim sorunları vardır.
AĞACIN RUHU VE TAHTACILAR
Tahtacılar, ‘ağaçeriler’dir. Anadolu’da ormanlık uç bölgelere yerleşmiş Türkmenlerdir. Ağacın ruhu olduğuna, o nurdan yaratıldıklarına inanırlar. Doğayı çok iyi tanırlar, son derece saygılıdırlar. Ulu ağaçları kesmez ya da altında bir hayvan kurban ettikten sonra keserler. Osmanlı döneminde çok yaşlı ağaçları kesmeye yanaşmadıkları için Bulgaristan’dan ağaç kesiciler getirilmiştir.
İslam fanatizminden uzaktırlar. Şamanizm ve Budizm geleneklerini devam ettirdikleri görülür. Eğitim başta olmak üzere Yörükler gibi Tahtacıların da pek çok sorunu vardır.
YOK ASLEN BİR FARKIMIZ!..
Yörüklük ve Tahtacılık etnik kimlik veya kökeni değil, birer ekonomik yapıyı gösterir.
Avşarlar ve Anadolu Türkmenleri de farklı etnik kimlikler değildir. Avşarlar, Oğuz boylarının en büyüklerinden biridir.
Bunların hepsinde İslam fanatizminden uzak bir inanç ve yaşam biçimi vardır. Anadolu Aleviliği egemendir. Felsefeleri Budizm’e dayanır.’’
Haber:MUSTAFA KAZIM AYDIN