Yalancısın inanamam! – Mustafa Kazım Aydın Yazıları
Her şeyi bilen, her şey olabilen, her yöne dönebilen insanları sıfatlandırmakta hep zorlandım, hâlâ da zorlanıyorum. Muktedirin beslemesi olan bu grup, son günlerde koro ve solo olarak aynı şarkıyı seslendirmeye hız verdi.
Bir örnek sunmak istedim, adama sıfat bulamıyorum. ‘‘İşi yalamak, yallanmak’’ diye yazıya başlamak istedim; fıtratının ve geçirdiği evrimin gerektirdiği gibi davranan bir hayvanı aşağıladığımı fark ettim, vazgeçtim.
O yüzden ben saçmalamalarını özetleyim, siz kafanızda bir kimlik ve sıfat bulun.
Adam almış eline kalemi, yazmış kendisine talimat olarak geleni. Yazdıklarında bir paragrafı diğerini tutmuyor.
Diyor ki!..
‘‘CHP bugünkü liderlik ve yönetim yapısıyla halka güven veremiyor, değişime ‘kapalı’ olduğu; hücrelerini yenileyemediği, geleceği doğru okuyamadığı, politika ve proje üretemediği, halka istikrar ve güven vaat edemediği için iktidar alternatifi olamaz.
Demokrasinin en önemli güvencesi; güçlü, halka gelecek ve umut vaat eden, iktidar olmaya hazır bir ana muhalefetin varlığı olmalıdır.
İktidar partisini kontrol edecek, denetleyecek, daha iyi iş yapmaya yöneltecek, teşvik edecek, bu arada vatandaşın önüne geleceğine ilişkin uygulanabilir projeler koyabilecek parti CHP olmalıydı. Oysa bu işlevi yerine getirebilecek bir CHP yok.’’
Oysa o işlevler fazlasıyla yerine getiriliyor, üstelik tüm engellemelere rağmen yapılıyor; akla ziyan israf projelerinin karşına seçenekler konup, sorunlara halkçı çözüm politikaları üretiliyor.
Projeler, ‘’çeteleşmiş’’ müteahhitlere kıyak olmadığı için dikkate alınmıyor ama politikalar ister istemez uygulanıyor. Bu yüzdendir ki, ‘‘CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu söylüyor, iktidar yapıyor’’ deniyor. Örneğin; iktidar kredi borçlarının faizini siliyor, borçlular Kılıçdaroğlu’na teşekkür ediyor.
Denetim konusuna gelince…
128 milyar dolar nerede, Man Adası paralarının ve ‘‘sen ben bizim oğlan gelin ilişkisi’’yle Amerika’ya gönderilen milyon dolarların kaynakları ne, diye soruluyor. Cevap olarak davalar açılıp sipariş mahkûmiyet kararları çıkartılıyor. Devletin denetleme kurumu olan Sayıştay’ın yetkileri kısıtlanıyor, raporları sansürleniyor.
Adam bu gerçekleri bile bile sallamaya devam ediyor; ‘‘Muhafazakâr kadınlara ‘bize katılın’ çağrısı yapan CHP lideri peşinden de muhafazakâr kadınların reddettiği İstanbul Sözleşmesi’ne sahip çıkarak yeni bir çelişkiye daha imza attı’’ diyor.
Oysa ki, AKP’nin kadın milletvekilleri bile Erdoğan’ın katıldığı toplantıda sözleşmeyi savunmuş, sözleşmenin ve yasanın getirdiği özgürlüğün “boşanmaları artırdığı, evlilik oranlarının düşmesine neden olduğu” yolundaki iddiaların doğru olmadığını bilimsel ve istatistiksel bilgilerle anlatmışlardı.
Adamlarda yalan çok, utanmak diye bir şey yok. Sadece, paylaştıkları yalanın ne getirdiğine bakıyorlar. Bu solo ve koro konserler artarak sürecek.
Yalanlara kanmamak ama ‘‘Yalancısın inanamam … ağa’’ diyerek gerçeği anlatmaktan da geri durmamak lazım…
Tarkan’nın dedidiği gibi ‘‘Geççek, geççek elbet bu da geççek’’, her şeyin olduğu gibi yalan devrinin de sonu gelecek…