2019 u hiç sevmedim, 2020 de her şey inşallah iyi olur…!
Baş döndürücü olaylara tanık olduğumuz uzun ve can sıkıcı denilebilecek bir 2019 yılı yaşadık. Koooooos koca bir 365 gün.
Bu 365 günlük unutulmayacak ve acı veren günler içerisinde, Modern zamanların belirgin özelliği çok şeyi, hızlıca yaşamak olmalı. Bu yıl, Brexit’i, NATO’nun geleceğini, Başkan Trump’ın acizlini, şerefsizler topluluğu İsrail’in dünya geneline, özellikle Türkiye’ye yayılmacılığını, Kaşıkçı cinayetini, Hong Kong’dan İran’a, Irak’tan Fransa ve Bolivya’ya uzanan protestoları, ticaret savaşlarını, S-400’leri, yerel seçimleri, Suriye iç savaşını, Barış Pınarı Harekatı’nı, Bağdadi’nin öldürülmesini, Keşmir’i Aramco’nun vurulmasını, yerli otomobili, Kanal İstanbul’u, ABD yaptırımlarını, ekonomik toparlanmayı, Doğu Akdeniz ve Libya’yı tartıştık.
Bu başlıkların önemli bir kısmını 2020’de konuşmaya devam edeceğiz.
Elbette yeni yılda dünyamız ve ülkemiz için hayırlı gelişmeler olmasını umuyoruz. Ancak son birkaç yıldır içine girdiğimiz “büyük güçler rekabeti” döneminin kaotik etkilerini tanımak ve uyum sağlamak zorundayız.
Başkan Obama ile başlayan ve Trump ile devam eden liberal dünya düzeninin krizi olgusu yeni yılda da devam edecekmiş gibi geliyor bana.
ABD’nin başkanlık seçimi sebebiyle küresel krizlerde daha öngörülemez ve sorumsuz olacağını tahmin edebiliriz. Trump’ın kasımda Kongre’de de çoğunluğu sağlayarak seçilmesi durumunda ABD’yi Ortadoğu dahil belirli bölgelerden çekme politikası ivme kazanacaktır.
Yine güçlü Trump ile ABD’nin Çin ile gerilimi yeni bir aşamaya geçerken Türkiye ile ilişkilerde bir toparlanma yaşanabilir.
Kongre’de azınlığa düşen Trump ise çekişme içinde Washington demek.
Yine, Boris Johnson’un 31 Aralık’a kadar Büyük Britanya’yı AB’den ayırma ancak bir arada tutma imtihanı sürecek.
İskoçların ayrılık sevdasının önümüzdeki yıllarda depreşeceği öngörülüyor.
Macron ve Merkel’in çabaları da, Avrupa’nın liderlik krizini ve ağırlaşan ekonomik sorunlarını çözmeye yetmeyecektir.
Batı’nın içindeki sorunlara karşı 2020’de Rusya daha rahat görünüyor. Rusya Putin ile büyük ve dengeli adımlar atarken, Putin’in liderliği ile Avrupa üzerinde siyasi nüfuzunu, Ortadoğu’da ise askeri varlığını artırmayı sürdürecek. Çin ise liberal ticaretin bedavacılığının bittiğinin farkına vararak ticari imparatorluğunu koruma yönünde siyasi adımlar atmak zorunda kalabilir.
Ortadoğu ve Afrika’daki kaynamanın önümüzdeki yıllarda bitmeyeceğini biliyoruz.
Arap isyanlarının hareketlendirdiği devam ettiği sürece, istikrarsızlıkları devam edip gidecek ve huzursuzluklar baş göstermeye devam edecektir. Otoriter rejimlerin baskıları, protestolar, vekalet savaşları, terörizm ve bölgesel güçlerin rekabeti ana belirleyici olmayı sürdürecek.
Şimdi sırada, Suriye’den sonra şimdi de, güçler mücadelesi sahnesinde Libya var.
Yine Filistin meselesinde olumlu bir gelişme beklemiyoruz. İsrail, Arap rejimleri de yanına çekmenin cüreti ile bölgedeki gizli kaotik rolüne devam eder. ABD yaptırımları kıskacındaki İran, hem Körfez’deki ülkelere güç göstermek hem de iç siyasi- ekonomik istikrarını korumak için hayli efor sarf edecek. Suudi Arabistan, cinayetle suçlanan Veliahdının siyasi profili sebebiyle bir tür askıda.
Türkiye ise her zamanki gibi en aktif ülke olacak.
2020’de Suriye (İdlib, güvenli bölge, YPG ile mücadele, mülteciler), Libya, Doğu Akdeniz, ABD ve Rusya ile ilişkiler Ankara’nın gündeminde önemli yer tutacak.
Bu konuların hem fırsat hem de meydan okuma sunacağı kuşkusuz.
Öncelikle, Rusya ve Esad güçleri adım adım İdlib çatışmasızlık bölgesini ele geçirme niyetinde. 2-3 milyon mülteci baskısı ABD ve AB’nin işbirliği ile karşılanamazsa, Ankara, İdlib’in bir kısmında da güvenli bölge kurmayı düşünmek zorunda kalabilir.
S-400’ler çerçevesindeki ABD yaptırımlarının ikili ilişkilerde bir kopmaya sebebiyet vermeyecek şekilde yönetilmesi gerekiyor.
Libya denklemine müdahil olmamız Tunus-Katar-Cezayir hattında yeni iş birliği sayesinde siyasi çözüme götürmeli.
Ezcümle, son yıllarda bölgesel türbülansın olumsuz etkileri ile uğraşan Türkiye ise güçlü siyasi liderliği ve dış politikasındaki aktivist adımları ile avantajlı durumda. Doğu Akdeniz ve Libya hamlesinin bunun kritik örneği olacağı görüşündeyim.
Baş döndürücü olaylara tanık olduğumuz uzun ve can sıkıcı denilebilecek bir 2019 yılı yaşadık. Koooooos koca bir 365 gün.
Bu 365 günlük unutulmayacak ve acı veren günler içerisinde, Modern zamanların belirgin özelliği çok şeyi, hızlıca yaşamak olmalı. Bu yıl, Brexit’i, NATO’nun geleceğini, Başkan Trump’ın acizlini, şerefsizler topluluğu İsrail’in dünya geneline, özellikle Türkiye’ye yayılmacılığını, Kaşıkçı cinayetini, Hong Kong’dan İran’a, Irak’tan Fransa ve Bolivya’ya uzanan protestoları, ticaret savaşlarını, S-400’leri, yerel seçimleri, Suriye iç savaşını, Barış Pınarı Harekatı’nı, Bağdadi’nin öldürülmesini, Keşmir’i Aramco’nun vurulmasını, yerli otomobili, Kanal İstanbul’u, ABD yaptırımlarını, ekonomik toparlanmayı, Doğu Akdeniz ve Libya’yı tartıştık.
Bu başlıkların önemli bir kısmını 2020’de konuşmaya devam edeceğiz.
Elbette yeni yılda dünyamız ve ülkemiz için hayırlı gelişmeler olmasını umuyoruz. Ancak son birkaç yıldır içine girdiğimiz “büyük güçler rekabeti” döneminin kaotik etkilerini tanımak ve uyum sağlamak zorundayız.
Başkan Obama ile başlayan ve Trump ile devam eden liberal dünya düzeninin krizi olgusu yeni yılda da devam edecekmiş gibi geliyor bana.
ABD’nin başkanlık seçimi sebebiyle küresel krizlerde daha öngörülemez ve sorumsuz olacağını tahmin edebiliriz. Trump’ın kasımda Kongre’de de çoğunluğu sağlayarak seçilmesi durumunda ABD’yi Ortadoğu dahil belirli bölgelerden çekme politikası ivme kazanacaktır.
Yine güçlü Trump ile ABD’nin Çin ile gerilimi yeni bir aşamaya geçerken Türkiye ile ilişkilerde bir toparlanma yaşanabilir.
Kongre’de azınlığa düşen Trump ise çekişme içinde Washington demek.
Yine, Boris Johnson’un 31 Aralık’a kadar Büyük Britanya’yı AB’den ayırma ancak bir arada tutma imtihanı sürecek.
İskoçların ayrılık sevdasının önümüzdeki yıllarda depreşeceği öngörülüyor.
Macron ve Merkel’in çabaları da, Avrupa’nın liderlik krizini ve ağırlaşan ekonomik sorunlarını çözmeye yetmeyecektir.
Batı’nın içindeki sorunlara karşı 2020’de Rusya daha rahat görünüyor. Rusya Putin ile büyük ve dengeli adımlar atarken, Putin’in liderliği ile Avrupa üzerinde siyasi nüfuzunu, Ortadoğu’da ise askeri varlığını artırmayı sürdürecek. Çin ise liberal ticaretin bedavacılığının bittiğinin farkına vararak ticari imparatorluğunu koruma yönünde siyasi adımlar atmak zorunda kalabilir.
Ortadoğu ve Afrika’daki kaynamanın önümüzdeki yıllarda bitmeyeceğini biliyoruz.
Arap isyanlarının hareketlendirdiği devam ettiği sürece, istikrarsızlıkları devam edip gidecek ve huzursuzluklar baş göstermeye devam edecektir. Otoriter rejimlerin baskıları, protestolar, vekalet savaşları, terörizm ve bölgesel güçlerin rekabeti ana belirleyici olmayı sürdürecek.
Şimdi sırada, Suriye’den sonra şimdi de, güçler mücadelesi sahnesinde Libya var.
Yine Filistin meselesinde olumlu bir gelişme beklemiyoruz. İsrail, Arap rejimleri de yanına çekmenin cüreti ile bölgedeki gizli kaotik rolüne devam eder. ABD yaptırımları kıskacındaki İran, hem Körfez’deki ülkelere güç göstermek hem de iç siyasi- ekonomik istikrarını korumak için hayli efor sarf edecek. Suudi Arabistan, cinayetle suçlanan Veliahdının siyasi profili sebebiyle bir tür askıda.
Türkiye ise her zamanki gibi en aktif ülke olacak.
2020’de Suriye (İdlib, güvenli bölge, YPG ile mücadele, mülteciler), Libya, Doğu Akdeniz, ABD ve Rusya ile ilişkiler Ankara’nın gündeminde önemli yer tutacak.
Bu konuların hem fırsat hem de meydan okuma sunacağı kuşkusuz.
Öncelikle, Rusya ve Esad güçleri adım adım İdlib çatışmasızlık bölgesini ele geçirme niyetinde. 2-3 milyon mülteci baskısı ABD ve AB’nin işbirliği ile karşılanamazsa, Ankara, İdlib’in bir kısmında da güvenli bölge kurmayı düşünmek zorunda kalabilir.
S-400’ler çerçevesindeki ABD yaptırımlarının ikili ilişkilerde bir kopmaya sebebiyet vermeyecek şekilde yönetilmesi gerekiyor.
Libya denklemine müdahil olmamız Tunus-Katar-Cezayir hattında yeni iş birliği sayesinde siyasi çözüme götürmeli.
Ezcümle, son yıllarda bölgesel türbülansın olumsuz etkileri ile uğraşan Türkiye ise güçlü siyasi liderliği ve dış politikasındaki aktivist adımları ile avantajlı durumda. Doğu Akdeniz ve Libya hamlesinin bunun kritik örneği olacağı görüşündeyim.