5 TEMMUZ’U BİLMEK…!

Tarihçi Akademisyen Prof. Dr. Hasan Moğol, 5 Temmuz Antalya’nın İtalyan işgalinin kurtuluş bayramı dolayısıyla, tarihi kurtuluş mücadelesini unutmak, unutturmak isteyen mihrakları SESLİ FİKİR programında dile getirdi.
5 TEMMUZ’U UNUTMAK UNUTTURMAK
Bugün 5 Temmuz… 5 Temmuz 1921’in yıl dönümü… Bugün bayram!…
99 yıldan beri unutturmak, hatırlanmasına engel olabilmek için ciddi gayret edilen bir tarih. Bizim, 28 yıldan beri canhıraş bir şekilde anlatmaya çalıştığımız, hakkında yüzlerce konferans, makale, tebliğ ile milletimize aktardığımız, kitaplar yazdığımız bu tarih üzerine konuşmak, her nedense birçok kişiyi rahatsız etmiş olmalı ki; resmî bayram olan “5 Temmuz, Antalya’nın İtalyan İşgalinden Kurtuluşu Bayramı”nı kutlatmamak, düşmanın ettiklerini hatırlatmamak için var güçleriyle çalışmaktadırlar. Gerektiğinde, bundan nemalandırılan 3-5 kişi ile meseleyi geçiştirerek, hâdiseyi kapatma yolunu seçmektedirler.
Peki, nedir bu 5 Temmuz !?
Bu Temmuz sıcağını, biraz tarihin derinliklerinden hareketle tesbit etmeye çalışalım.
Kendilerini İtalyanların ataları veya akrabaları olarak gören Kıbrıs franklarının, 1215’de Antalya’daki rumların desteğiyle işgale uğrayan ve bir yıl süren savaş sonunda kurtarılan Selçuklu Devleti’nin dünyaya açılan kapısı Antalya, 24 Ağustos 1361’de Teke Oğulları Devleti’nin başşehirliğini yaparken tekrar Kıbrıs haçlılarınca işgal edilir.
Bugün Kale Kapısı’nda Türk milletine meydan okutturulan Attalos heykelinin karşısında, kimsenin varlığından haberdar olmak istemediği türbesinde sessiz ve hüzünlü yatan Zincir Kıran lâkablı, Sahiller Sultanı, Antalya ve Diyâr-ı İstanos Beyi, Teke Beyi Mübârizeddin Mehmed Bey, 12 yıl süren büyük mücadelenin sonunda 14 Mayıs 1373 tarihinde Antalya’yı yeniden feth eder.
Haçlı dünyasının, Türk toprakları üzerindeki planları hiç bitmez. Devlet-i Âl-i Osmân üzerine gizli paylaşma planları yapan medeni batı (!),birer birer harekete geçer, işgal, zulüm, soykırım durmaz.
İtalyanlarla yedi asır öncesine kadar inen kavga; 1911’de İtalya’nın Trablusgarb işgaliyle büyük bir yangına dönüşür. Trablusgarb’da başlayan Türk-İtalyan savaşı, Rodos ve Oniki Ada’ın işgali, Çanakkale Boğazı’nın İtalyan saldırısına uğraması, İtalyan donanmasının sürekli olarak Anadolu sahillerini abluka altında tutması ve nihayet 28 Mart 1919’da Antalya üzerinden Anadolu işgalini başlatması, tâ ki 5 Temmuz 1921’de Anadolu’dan İtalyanların çıkarılmasına kadar sürer.
Osmanlı, İtalyan keferesinin yapacağını tahmin ettiği için yıllarca önceden Antalya’ya inen yolları tamir ettirir, yenilerini yapar. Ne var ki; sırtlan sürüsü hep birlikte bütün Anadolu’ya saldırır.
Afrika kıtasındaki Türk topraklarını işgalle işe başlayan İtalya, abluka altına aldığı Anadolu kıyılarından içerilere girerek yönetimin de zaaflarıyla okul, hastahane, postahane, banka, kilise, devlet dairelerine yerleşme, adam kazanma, kullanma, gayr-i Müslimlerle işbirliği gibi akla gelecek, gelmeyecek her türlü hazırlıkları uzun zaman içinde yaptıktan ve asker-sivil, sızma-yerleşme işlemini tamamladıktan sonra kendi hazırladıkları bahanelerle Mondros Mütarekenamesi’in 7. maddesini kullanarak 28 Mart 19191’da işgal eder.
Bu işgal, yalnız Antalya’nın değil, Anadolu’nun işgalidir. Antalya, üss olarak kullanılmıştır. İtalyanların işgal ettiği bölge; Antalya’dan, Silifke, Afyon ve Konya’ya, oradan İzmir’e ve Akdeniz sahillerine kadar bütün toprakları içine almaktadır.
İtalyanlar, işgalle birlikte halka “İtalyan Tebe’ası Vesîkası”yla, İtalyan vatandaşlığı vermeye başlar. İzmir ile yakınlığı olanlara “İtalyan Devleti’nin himayesini istediği ve kabul ettiği“ şeklinde belgeler, kredi, imar faaliyetleri, tiren, karayolu inşaatları, yolcu taşımacılığı, bir devletin kendi şehirleri ve vatandaşları için yapmaları gereken şeyleri yaparak, çıkmayacaklarını ve tam yerleşeceklerini dünyaya ilân etmişlerdi.
İşgalin hemen ardından İstanbul hükümeti “kesinlikle silah patlatılmaması” emrini bildirmiş, aynı emir Ankara’da Büyük Millet Meclisi Hükümeti kurulunca Mustafa Kemal imzasıyla tekrar edilmişti. Ancak, protestolara ağırlık verilmesi istenmişti. Birçok cebhede savaşılırken, yeni bir cebhe açmak ve gücü dağıtmak doğru görülmemişti.
Buna rağmen, çok sayıda İtalyan askerinin farlı yerlerde öldürüldüğü yaptığımız çalışmalarda ortaya çıkmıştır. Resmî savaş ilânı yapılmaması ve yeni bir cebhe açılmaması için bunlar gizli tutulmuştu.
Ayrıca Antalya, Batı Cebhesi’nin asker, silah ve diğer ihtiyaçlar için lojistik tedarik merkeziydi. Kendi cebhaneliklerimizden silahları gizlice almak, silahlarını satan İtalyan askerlerinin silahlarını alıp cebheye göndermek önemli işlerden olmuştu. Başka ülkelerden alınan silahlar da Antalya üzerinden geliyordu.
Halk, açlık ve sefalet içindeydi. Ot tohumlarıyla karınlarını doyurmak zorunda kalacak kadar dara düşmüştü.
Bu arada Antalya ve bütün işgal bölgelerinde gizli teşkilatlar kurularak, direnme ve düşmanı vatandan sürüp çıkarma yolları aranıyordu.
20 Şubat 1336 (1920) gece vakti gizli bir toplantıdan dönen Korkuteli Belediye Meclis üyesi Mustafa Haşmet, Antalya’da Kale Kapısı’nda, bugün Attalos heykelinin dikili olduğu yerde arkasından ateş edilerek İtalyan askerlerce şehid edilir. Bu olay üzerine büyük protestolar başlar ve durdurmak kolay olmaz.
Sürekli kayıp veren ve Türk milletini kendisine bağlayamayan ve Anadolu’ya yerleşemeyeceğini gören İtalya, Anadolu’dan çekilmekten başka çare kalmadığını kabul eder ve çekilme kararı verir.
İşgalcilere şirin görünmek ve onlara toz kondurmak istemeyenler, “tören yapıldı, çay partisi düzenlendi” gibi iddialarıyla Türk milletine hakaret ederken, Ankara’dan; “İtalyanlar, tahliyenin gerçekleşmesi esnâsında uğurlama merâsimi yapılmasını talep etmektedir… İki hükümet arasında, sulhun bilinen şekli dahilinde iade edilmemiş olması özel uğurlama merasimi yapılmasına mânidir.” denilerek, uğurlama talebi reddedilmiştir.
Ve nihayet 5 Temmuz 1921 tarihinde, 2 yıl 3 ay 1 hafta devam ettirdikleri Anadolu işgalini, Antalya’dan ayrılarak bitirmek zorunda kalırlar.
Artıkları direnmeye devam eder, devlet içinde devlet kalmaya, farklı şekillerde varlıklarını ve sömürülerini devam ettirmeye çalışırlar. Her şeye rağmen bitirilirler…
Ne var ki; savunucuları, bir şekilde İtalyan işgalcileri koruma ve kollama faaliyetlerine devam etmektedirler…
İtalyanları çok hümanist, Türklere karşı çok merhametli, iyiliksever, daha bilmem neler gibi göstermeye çalışıp; Türklerin de hümanist olması sebebiyle direnişsiz, savaşsız Antalya’ya, Anadolu’ya girdiklerini, 2 yıl 3 ay 1 hafta misafir kalıp, tatil yaptıklarını (!), kendiliklerinden gittiklerini, yüzleri kızarmadan, pişkin pişkin anlatanlar, Türk toprağı Trablusgarb’da ve işgal ettikleri yerlerde yaptıklarını görmek istemezler.
790 senesinde fethettikleri günden bu güne, 1230 senedir bu topraklara dökülen Türk kanını, canını, terini kirletenlerden ecdâd da, Türk milleti de iki cihanda davacıdır…
Bütün şehîd ve gazilerimize rahmet ve minnetle…
“İtalyan İşgalinden Kurtuluş Bayramı”n kutlu olsun Antalya’m…