Mustafa Kazım Aydın – Hiç mi gülmeyecek benim de yüzüm
Rusya, Ukrayna’ya saldırdı; son yıllarda darbe üstüne darbe alan Antalya ekonomisi, yine belirsizliklerle yüklü bir sürece girdi.
Ağır aksak giden yaş sebze ve meyve ihracatı, muhtemelen çatışmalar kesilip ortalık sakinleşene kadar duracaktır. Savaş devam ettiği sürece, o iki ülkeden turist beklemek, olmayacak duaya ‘‘âmin’’ demekle aynıdır.
‘‘Nedir bu Antalya’nın kadersizliği’’ diyeceğim de kadersizlik mi, hatalı ve eksik politikalar mı bilemedim.
Çünkü Antalya turizmi yeni canlanmaya başladığı 1990’larda Birinci Körfez Savaşı’yla karşılaştı. Tam parladığı 2000’lerde İkinci Körfez Savaşı (2003 Irak’ın İşgali) patladı. Onun şoku atlatılıp yaralar sarılırken, 2011’de Suriye iç savaşı başladı.
Savaştan kaçan Suriyelilerin göçü IŞİD zulmüyle zirveye çıktı. Bu gerilimli süreçte Avrupalı turistler yavaş yavaş çekilmeye başlarken, onlardan doğan boşluğu Rusya ve Ukraynalı turistler doldurdu.
Biz ne yaptık? Böylesine kritik bir dönemde Rus uçağı düşürüp pilotunun öldürülmesine seyirci kaldık. Yetmedi, ‘‘kusura bakma komşu’’ diyecek yerde efelendik.
Tabii 2004’ten itibaren aralıklarla tırmanıp dünyayı sarsan kanlı terör olayları da cabası…
Bütün bu süreçte turizm bir sıçradı, bir çöktü; bir türlü dengeyi bulamadı. Her kriz döneminde ‘‘pazar çeşitlemesi gerekliliğinden, yumurtaları farklı sepetlere dağıtmaktan’’ söz edildi.
Ancak bunun ülke politikası olması, devlet önderliğinde yapılması gerekiyordu; olmadı, hepsi lafta kaldı.
Bu gidişle büyüklerimiz hamaset söylevlerini sürdürecek, turizmden geçinenler de Abdullah Yüce şarkısıyla idare edecek:
‘‘Hiç mi gülmeyecek benim de yüzüm/ Yaş bitti kan doldu her iki gözüm/ Dilimde kurudu son bir çift sözüm/ Hem yetim hem aşık hem de öksüzüm/ Yarab canana canımı kurban mı yarattın/ Cananım için hanemi hicrana mı attın aman of gönül…’’