HER KRİZ BİR FIRSATTIR!
Yaşadığımız her kriz aslında yeni bir fırsat demektir. İçinde bulunduğumuz bu zor günlerde, bir tarafta yıkım olsa bile diğer tarafta bizim için fırsat pencereleri açılabilir. Önemli olan bu süreci iyi yakalayarak farkındalık kazanmaktır. Virüs ile birlikte; yaşanılan Avm bağımlılığı, gereksiz yere kullanılan sağlık hizmetleri ve gereksiz tüketimler sona erdi. İnsanlar üreticiliği benimseyerek evlerinde ekmek pişirmeye başladı. Kapitalizme hizmet eden ne varsa durdu. Böylelikle insanlar özüne döndü.Tıpkı Franz Kafka’nın söylediği gibi “Dışarıya kapanmak esasen içeriye açılmaktır. “
Dışa kapandık lakin içe açılmaya devam ediyoruz, kendimizle baş başayız. Yaşam tekamül yolculuğudur. Bu zorlu yolculukta ilerleyerekdaha çok güçleniyoruz ve farkındalığımız da bir o kadar güçleniyor. Tekamül; insanın olgunlaşması, gelişmesi ve bir evrim geçirmesi anlamına gelmektedir. Her insanın hayat yolu ve tekamülü kişiye özgüdür. Bu süreçte kendimizi tanıyarak, kendimizle yüzleşerek sevmeye ve sevilmeye layık olduğumuzu hatırlamalıyız. Hayatımızda varlığından dolayı şükretmemizi gerektiren binlerce sebebimiz var. Başımızı sokabildiğimiz evimize, dostlarımıza, ailemize, işimize, bizlere sunulan nimetlere ve en önemlisi de sağlığımıza şükretmeliyiz. Güzel bir hayatın anahtarı şükredebilmektir.Ben değil her zaman biz olabilmeliyiz. “İnsan insanın ilacıdır. “sözünü sık sık hatırlayarak başkalarına karşı şefkatli olmayı, koşulsuz ve çıkarsız sevgiyi, iyimserliği ve duyarlı olmayı öğrenmemiz gerekmektedir. Bu sevme süreci tüm kainatın her zerresine karşıolmalıdır. Çünkü var olan her şey Yaratıcının yansımasıdır. Aslında korona bize sadece beden hijyeninin değil, zihin hijyeninin de önemini gösteriyor.
Carl Jung’un dediği gibi; kendi kalbine bakmayanın yaşamı bulanıktır, kendi yüreğine bakabilme cesareti gösterenler gönlünün muradını keşfedenlerdir. Dışarıya bakan rüya görür, hayal dünyasında kaybolur.İçeriye bakan uyanır, kendini keşfeder. “
Bizler bu içsel yolculuğumuzda ilerlerken zorlu sınavlar ve acılardan geçmekteyiz. Bu sınavlardan ders alıp olgunlaşabilirsek, yaşanan olaylara tesadüf ya da kader olarak bakmaktan vazgeçerek daha derin anlamlar çıkarabiliriz. Eğer bu yolculukta farkındalığımızı yitirirsek ufacık problemlerde isyan ederek ruhsal anlamda ciddi sıkıntılara sürüklenmemiz muhtemeldir. Hayatta hiç bir şey tesadüf eseri değildir. Hayatı iyice gözlemleme şansı bulduğumuzda, aslında başımıza gelen olayların arkasında almadığımız dersler olduğunu görürüz. O dersi alana kadar bu kısır döngü devam edecektir.Örneğin; öfkeli bir kişi öfkesinin farkına varıp düzelme eğilimine girdiğinde bir daha bu durumla karşılaşmayacaktır. Farkındalık olduğunda kısır döngü kırılır ve yeni deneyimlere yelken açılır. Böylece bu tekamül sürecine bir basamak daha çıkmış oluruz. Burada önemli olan farkındalık kazanmaktır. Eğer bulunduğumuz duruma tesadüf dersek ve sorgulamazsak ayrıca gerekli dersi almazsak ileride tekrar benzer durumlarla karşılaşabiliriz. Kadercilik ise sürekli başkalarını ya da yaratıcıyı suçlama durumudur. Başımıza gelen bütün olumsuzlukları kadere bağlamak, insanın kendisini kandırmaya çalışmasından başka bir şey değildir. Bir bakıma kader varolma sorumluluğunu üstlenemeyen, yetersizlik ve eksikleriyle yüzleşemeyen kişilerin, bedelini kendilerine yabancılaşma ile ödedikleri bir kaçıştır. Üzerine düşeni yapmayan, yeni yollar aramayan konfor alanından çıkamayan kişi bu döngüye teslim olur. ‘’Kader, gayrete aşıktır.’’ Yani; yaşam boyu karşılaştığımız problemlere sabredebilmenin yanı sıra olduğumuz yerde kalmayıp değişim adına tüm çabayıgösterebilirsek kaderde bizden yana olacaktır. Çaba, azim ve gayret bize iyilik ve güzellik olarak geri dönecektir. Böylelikle krizleri fırsata çevirdiğimizde,gelişimimize sağladıkları katkıları görmüş oluruz.
Gömelim karamsarlığımızı toprağa, çiçekler açsın üstünde.
Sevgi,şefkat ve merhamet sarsın dünyamızı.
Sevgilerimle…
Uzm. Psikolojik Danışman Hümeyra Yetkin