Yasak yaşı 66 olsaydı bari!
Koronavirüs COVID-19’a karşı korunmada bilim insanlarının ısrarla vurguladığı hijyen, maske ve sosyal mesafe titizlikle uyduğum kurallar. Fakat kavrayamadığım iki konu var; 65 yaş üstüne kısıtlama ve HES kodu olmadan resmi dairelere girişin yasaklanması.
İkisine de kafa yordum, bir mantık temeline oturtamadım.
Nedenlerine gelince…
HES kodundan başlayalım…
Önce şunu belirteyim; bu HES, enerji üretimi adına derelerimizi, vadilerimiz perişan eden ancak ürettiği enerji tahrip ettiği doğaya değmeyen ‘‘hidro elektrik santralı’’nın kısaltması olan HES değil.
‘‘Hayat Eve Sığar’’ sloganındaki sözcüklerinin baş harflerinden (HES) oluşuyor. Sizin COVID-19 virüsü taşıyıp taşımadığınızı gösteriyor.
Ancak sadece test yapılmış olanlarda ve test sonucu doğru ise HES kodu doğruyu gösteriyor. Çünkü HES kodunu herkes internet üzerinden alabiliyor. Bilgisayarlar veya akıllı telefonların bilgileri ve akılları virüsü tanımaya yetmediği için, size test yapılıp sonucu pozitif çıkmadığı sürece, virüslü de olsanız temiz görüyorsunuz.
Madalyonun bir yüzü daha var…
Eğer birine test yapılmış ve sonucu pozitif çıkmış ise sonuç negatife dönene kadar zaten ya gözetim altında, ya tedavi altında olması gerekir. Gözetim veya tedavi altındaki biri resmi daireye gelemeyeceğine göre, bu karar bir çaresizlik itirafı olabilir. O da ‘‘Ben yaptığım testlerde sonucu pozitif çıkanları, yani virüs taşıdığını bildiklerimi dahi kontrol edemiyorum’’ demektir.
Salgınla mücadelede çok başarılı olduğunu ilan eden bir yönetim de bu kadar çaresiz olamaz!..
İşte bu yüzden ‘‘Resmi dairelere girişte neden HES kodu soruluyor’’ sorusuna mantıklı bir cevap bulamadım.
Gelelim 65 yaş üstündekilerle ilgili kısıtlamaları neden anlamadığıma.
Toplumumuzda çeşitli nedenlerle geniş aile tipi yaygın. Biz yine de dört kişilik bir çekirdek aileyi ele alalım. Anne ve baba 65 yaşın üstünde. Haliyle kısıtlı olarak evdeler. Ancak oğlan turizmde çalışıyor. Kız hemşire veya bir markette kasiyer. Akşam eve geliyorlar. Virüs kaptılarsa onu da getiriyor olmaları gerekir. Geniş ailelerde dede, nine, gelin, okula giden torun da olacak…
Anlamadığım ve merak ettiklerim şunlar:
COVID-19 adlı virüs konut mahremiyeti ve dokunulmazlığına çok saygılı da kapıya kadar gelip geri mi gidiyor?
Veya içeri girse bile, kısıtlama kararlarına uyup evde uslu uslu oturdukları için, yaşlıların ellerini öperek yine gençlere mi dönüyor?
65 yaş üzerinde öyle insanlar var ki, bu kısıtlama onları korumak yerine sadece hayatlarını karartıyor.
Bazı vatandaşlar günlük işlere giderek hayatını idame ettirir veya bütçesini dengelerken, bu karar nedeniyle eve hapsoldu. Aç veya yarı aç kaldı.
Bazı vatandaşların kalp, tansiyon, şeker vs gibi kronik hastalıkları var; hareket etmeleri gerekiyor. Bu insanlara günün en sıcak saatlerinde dışarı çıkabileceğini söylemek, onları virüsten daha büyük tehlikeye atmak ve ‘‘artık öl’’ demektir. Özellikle de Antalya gibi sıcak yörelerde…
Bir noktaya dikkati çekeyim.
65 yaş üstüne uygulanan aslında kısıtlama değil, resmen yasak. Fakat ‘‘yasak’’ ilanı, yasak kararını alanlara yasağın neden olduğu yoksunlukları giderme yükümlülüğü getirir. Kararı alanlar söz konusu yükümlülükten kurtulmak için, yasaklara ‘‘kısıtlama’’ diyor.
Yani vatandaşa karşı düpedüz hile yapılıyor…
Bu haliyle sorun 66’ya bağlanmış, yani ‘‘Allah’a havale edilmiş’’ görünüyor.
Bari kısıtlama yaşını 66’ya çıkarsalar…
Hile de yakışır o zaman…
Ne de olsa Hurufilerin ebcet hesabındaki 66’nın yanında bir 66 oyunu var.
Ebcet hesabında Allah kelimesini oluşturan harflerin sayı değeri 66 ediyor. 66’ya bağlamanın ‘‘Allah’a havale’’ anlamı oradan geliyor. Bilenler bilmeyenlere anlatsın!
Oyun olarak 66, 24 kağıtla oynanan bir iskambil oyunudur. 66’yı bulan eli alır. Keyiflidir, bilenler bilmeyenlere öğretsin!..