Yazar Mustafa Kazım Aydın; Haddini bil, haddini!
Prof. Dr. Alette Smeulers (1967), Groningen Üniversitesi’nde Uluslararası Suçlar Profesörü. Soykırım, insanlığa karşı suçlar, savaş suçları ve terörizm gibi uluslararası suçları inceleyen bir akademisyen ve öğretim görevlisi. Otuz yıldır bu konular üzerine araştırmalar yapıyor.
Üniversitedeki görevinin yanı sıra Amsterdam’daki bazı merkezlerde, Uluslararası Af Örgütü’nde halka açık; ayrıca Uluslararası Ceza Mahkemesi, ADC-ICTY, Lahey’deki bölge mahkemesi, Hollanda’daki uluslararası suçlar birimi ve Groningen’deki belediye, Nürnberg Forumu ve Asser Enstitüsü gibi kurumlarda profesyonellere dersler veriyor.
9 Ocak 2025 tarihli Nederlands Dablad’da Prof. Smeulers’le yapılmış bir söyleşi yayınlanmıştı. Elian Yahve imzalı söyleşinin ana konusu, İsrail’in Gazze’de soykırım boyutuna varan saldırıları, Batı’nın bu saldırılar karşısındaki tutumu ve uluslararası hukuktu. Bu çerçevede demokratik değerlerden geriye gidiş, artan diktatörlük eğilimleri, uluslararası hukukun etkisizleşmesi ve gerektiği gibi işletilememesinin nedenlerine de değinilmişti.
Profesör Alette Smeulers, söyleşinin sonunda şöyle diyor:
‘‘Sonuç olarak her şey vatandaşlarla başlıyor; bunu giderek daha fazla fark ediyorum. Eskiden insan haklarını liderlerin ihlal ettiğini, insan hakları ihlallerinin liderlerin suçu olduğunu düşünürdüm. Ama şimdi düşünüyorum; bu liderleri kendimiz seçiyoruz ve bunda bizim bir sorumluluğumuz var.
Gerçek toplum olarak ayağa kalkıp şunu dememiz gerekiyor: İnsan haklarına saygı azami düzeyde olmalıdır. Biz sadece insan haklarına gerçekten saygı duyan iktidarlar istiyoruz. Sadece kendi haklarımıza değil, aynı zamanda Filistin halkı gibi başkalarının haklarına da…’’
İktidar, şimdilik koltuk kaygısından öte görüntü vermeyen, başı sonu belirsiz görünen ‘‘Terörsüz Türkiye’’ diye bir söylem geliştirdi. Sanki mevcut anayasaya, mevcut hukuk kurallarına bir hakkın uyuluyormuş da onlar yetersiz kalmış, sanki 12 Eylül Anayasası’nın neredeyse tamamına yakını değiştirilmemiş gibi, yanına ‘‘sivil anayasa’’ sosu koydu.
‘‘Haydin mutfağa dedi. En büyük rakibi CHP’yi de ‘‘sensiz olamam’’ şarkısıyla davetiye çıkardı.
Davet CHP’de tabandan tavana tartışmalara yol açtı. Bu sosyal demokrat olduğu vurgulanan bir partide gayet olağan bir durum. Ne var ki bu tartışmalarda hemen herkes birbirine bir ‘’had’’ (sınır, derece) bildirme yarışına girdi.
Hakarete kaçan sözler karşısında uyarıya eyvallah da ‘‘Benim partim o masada yer alamaz başkan’’ türünden tepki verenlere ‘‘had’’ bildirme sevdasını anlayamadım. ‘‘Özellikle sosyal demokrat kimlikli bir partide bu nasıl bir anlayış, nasıl bir yaklaşımdır’’ derken, üstte sözünü ettiğim söyleşiyi ve Prof. Dr. Alette Smeulers’in sözlerini anımsadım.
Bir karar alınırken en geniş zeminlerde tartışılmazsa, bu tartışmalara isteyen herkes katılıp görüşlerini dile getiremezse, insanlar seçtiği liderlere eleştiri ve önerileriyle yön veremezse nasıl demokrat olunacak? Demokrasiden totaliterliğe kayma, insan hakları ve hukuk ihlalleri nasıl önlenecek? Bireysel sorumluluğumuz ne olacak?
mustaydn@gmail.com