Madde Bağımlısı Yakınları Feryat Ediyor
Meydanlarda atılan hamasi nutuklarda ‘Geleceğimizin teminatı’ diyerek nitelendirilen çocuklarımızı tehdit eden küresel bir sorun olan madde bağımlılığı karşısında bir nesli kaybetme tehlikesi ile karşı karşıyayız. Özellikle bağımlı yakınları maddi ve manevi olarak bitmiş durumdadır. Aileler her gün bizi arayarak bilhassa tedavi konusunda yardım çağrısında bulunmaktadırlar. Amatemler sayıca yetersi olup, müracaat eden ailelere de en az 2 sene sonrasına gün verilmektedir. Kaldı ki, Amatemler sadece detoks konusunda destek olmakta, oradan ayrılan çocuklar sosyal hayata uyum sağlamakta zorluk çekmektedirler.
Ülkemizin en önemli ve öncelikli sorunlarından birisi olarak önümüze çıkan ve ‘Kimyasal Terör’ olarak adlandırdığımız uyuşturucu sorununa dair farkındalık oluşturma bilinciyle gerçekleştirilen her çalışmayı çok kıymetli ve çok değerli gördüğümüzü özellikle belirtmek isterim.
Bu sorunun maddi-manevi en ağır bedelini ödeyen taraflardan biri olan bağımlı yakınlarının, bağımlılık hastalığıyla boğuştuğu süreçlerde karşılaştıkları eksiklik ve aksaklıkların giderilmesine yönelik önerileri anlatmak zorundayız
Sorunun gerçekliğiyle örtüşen doğru bir sistemin inşasında bağımlı yakınları vardır ve göz ardı edilmemeleri gerekir. Bir sorunun çözümünde, eksiksiz bir şekilde ilgili bütün taraflardan güvenilir verilerin alınması sağlanabilirse doğru ve sağlıklı adımların atılabilecektir.
Şu an var olan mevcut düzenlemeler ve yaklaşımlar ile toplum olarak bu soruna ve sorunun çözümüne yönelik gerçekçi ve kalıcı sonuçlar üretebilmemizin mümkün olmadığını görmekteyiz.
Yaşanılan bu sorunu 40-50 yıl öncesinin ezberleri ve kalıplarıyla yorumlayıp, meseleyi hala ahlaki ya da iradi bir problem olarak görüp, toplumun bütününün geleceğini risk altına alma olasılığı yüksek olan bir ’Kimyasal Terör’ sorunu olarak algılamadığımız ve soruna ‘Halk Sağlığı Sorunu’ olarak bakmadığımız ve bu mantığa uygun sorunun gerçekliğiyle örtüşen, bu sorunu yaşayan herkesin çok rahat ve kolay ulaşabileceği gerçekçi ve kalıcı bir ‘Sistem İnşasını’ gerçekleştiremediğimiz sürece toplum olarak ödeyeceğimiz maddi-manevi bedelin çok ağır olacağını düşünüyorum.
Kısaca konu başlıklarıyla yaşadığımız sorunları ve önerilerimi sunmak istiyorum.
-Detox ve Rehabilite Hizmetleri, sosyal güvenceniz yok ise Amatem ve Çematem’lerde de tamamıyla ücretli olarak sürdürülmektedir. İyileşme süreçlerinin piyasalaştırılması, doğru sistemlerin inşa edilmesini engelleyecek olan ve her türlü istismar alanını besleyecek olan en kritik meseledir. İstismarı ortadan kaldırmanın tek yolunun, bütün sorumluluğu Valiliklerin, Belediyelerin, Kaymakamlıkların yanı sıra Fakülte, Enstitü ve Üniversitelerin Tıp, Sağlık, Eğitim, Nöroloji, Aile Sağlığı, Çocuk Sağlığı, Aile Hekimliği bölümlerinin ele almasıyla ve iyileşme süreçlerinde para alışverişinin ortadan kaldırılmasına yönelik yeni düzenlemelerin yapılmasıyla mümkün olabileceğini düşünmekteyim. Bunun için bağımlılıktan sürdürülebilir iyileşmeye geçişteki hizmetler; ya Sosyal Güvenlik Kurumu ve Genel Sağlık Sigortası kapsamına alınmalı ya da Sosyal Fonlardan kesintisiz bir biçimde karşılanmalıdır.
-Uyuşturucuyla Mücadele Dernekleri’nin kurulmasına yönelik hukuki çerçevenin ve görev tanımlarının yeniden düzenlenmesi gerekir. Bu alanda faaliyet yapabilme olanağının Dernekler Mevzuatından çıkarılması, Yarı Yol Evi tanımlamasıyla Sağlık Bakanlığına bağlanması ve denetimlerinin sağlanması çok önemli bir konudur. Mevcut durum her türlü istismara yol açabilecek durumdadır. Bağımlı yakınlarıyla direkt para alışverişinin ortadan kaldırılmasına yönelik gerekli mevzuat düzenlemelerinin yapılmasıyla belirlenecek hizmet bedellerinin, bu hizmetleri sunabilme yetkisi verilen Dernek ve Özel Amatem’lere Sağlık Bakanlığı tarafından ödenmesinin, maddi istismarı önlemeye yönelik çok önemli, etkili ve kritik bir adım olacağını düşünmekteyim.
-Denetimli Serbestlik Mevzuatı, sadece belirli aralıklarla temiz idrar raporu alınan ve yalnızca kırtasiye bürokrasisinden ibaret bir işlem olmaktan çıkarılması hayati önem taşımaktadır. Sürdürülebilir, denetlenebilir, kalıcı, gerçekçi hedefler içeren yeni düzenlemelere ihtiyaç vardır. Örneğin bağımlı bireylerin ve yakınlarının 12 Basamak-12 Gelenek Programlı Kendi Kendine Yardım Grupları (N.A. / AA. / NAR-ANON / AL-ANON) toplantılarına katılımlarının sağlanması, Bağımlılık Takip ve Rehabilite Merkezlerinden, Toplum ve Ruh Sağlığı Merkezlerinden, Aile Hekimliklerinden profesyonel destek almalarının mecburi hale getirilmesi gibi daha gerçekçi ve çözüm odaklı düzenlemeler üzerinde çalışılmalıdır.
-Amatem ve Çematem’lerin şu an sundukları hizmetlerin yeterliliğinin gözden geçirilmesi de çok önemli bir konudur. Sadece Detox işlemi yapılan, Rehabilite ve Sosyal Adaptasyon ayakları sağlıklı olarak çalıştırılmayan mevcut uygulamanın eksik ve bütünü kapsamayan, sorunun gerçekliğinden uzak bir işlem olduğunu kabul etmek zorundayız. Bağımlılıktan sürdürülebilir iyileşmeye geçiş için en az 24 aylık süreci kapsayan Rehabilite ve Sosyal Adaptasyon Hizmetlerini de içerisinde barındıran kapsamlı birer Sağlık Hizmet Üniteleri haline dönüştürülmelerinin en acil ve en önemli eksikliklerimizden biri olduğunu düşünüyorum.
-Bir çok adli vakanın uyuşturucuyla bağlantılı olduğu varsayımından hareketle, uyuşturucu ve bağımlılık konusunda, Bağımlılık-Farkındalık Formasyon Eğitiminden geçirilmiş kadrolardan oluşan Mahkemelerin devreye sokulması da oldukça önemli bir konudur. Bu konudaki beklentim, Adalet Bakanlığı ve Türkiye Barolar Birliği’nin bu düzenlemeler üzerinde titizlikle çalışmalarıdır.
-Bağımlılık alanında faaliyet yürüten profesyonel kadroların mutlaka Bağımlılık-Farkındalık Formasyon Eğitimine tabi tutulması gereklidir. Bu bahsini yaptığım Bağımlılık-Farkındalık Formasyon Eğitimi müfredatının oluşturulabilmesi için de Sosyoloji, Antropoloji, Psikiyatri, Psikoloji, Nöroloji, Aile Hekimliği, Pedagoji, Rehberlik Öğretmenliği, PDR, Anaokulu Öğretmenliği, Sosyal Hizmet Uzmanlığı, Halk Sağlığı, Sağlık Bilimleri bölümlerinden konuya hakim Akademisyenlerden oluşacak bir Kurul’un, NA (Adsız Narkotikler)’in 12 Basamak Programını temel alan bir ‘Müfredat’ çalışması yapması çok çok önemlidir. Milli Eğitim Bakanlığının ve YÖK’ün onaylayacağı, uluslararası akreditasyonu olan Bağımlılık-Farkındalık Formasyon Eğitiminin; Sosyal Bilimler ile Sağlık Bilimleri Üniversite, Fakülte ve Enstitülerinde okuyan ve bağımlılık alanında kariyer planlaması yapan herkes için zorunlu bir ‘Formasyon Eğitimi’ haline getirilmesi çok önemli bir düzenleme olur.
-Bağımlılıkla ilgili Sağlık Hizmet Ünitelerinde Psikiyatrist, Psikolog, Sosyolog, Sosyal Hizmet Uzmanı, Adli Tıp Uzmanı, Nörolog, Ürolog, Kardiyolog, Dahiliye Uzmanı kadrolarının yanı sıra Bakım Koordinatörü Hizmetlileri (Ex-User/Sürdürülebilir İyileşmeyi Yakalamış Eski Bağımlı) kadrosunun da, hizmet normları ve hukuki çerçevesi belirlenerek, çalışmalarına imkan sağlanmasına yönelik mevzuat düzenlemelerinin yapılması çok önemlidir.
-Kalkınma Ajansları üzerinden bağımlılıkla ilgili projelere aktarılan kaynakların, daha kapsamlı bir organizasyon şartı getirilerek sorunun ciddiyetine ve gerçekliğine uygun kalıcı projelere yönlendirilmesi hayati önem taşımaktadır. Valilikler, Kaymakamlıklar, Büyükşehir Belediyeleri, İlçe Belediyeleri, Kent Konseyleri, Halk Sağlığı Müdürlükleri ile Toplum ve Ruh Sağlığı Merkezleri üzerinden Detox Merkezleri, Rehabilite ve Sosyal Adaptasyon Atölyeleri ya da Danışma ve Takip Merkezleri gibi ünitelerin ülkenin her noktasına ulaştırılmasını hedefleyen gerçekçi projelere aktarılması gerektiğine inanıyorum.
-Önleyici Eğitimin en önemli aşamalardan biri olduğu gerçekliğiyle; Eğitim Fakülteleri, Rehberlik, Sınıf Öğretmenliği, Anaokulu Öğretmenliği, PDR gibi bölümlerde de Bağımlılık-Farkındalık Formasyon Eğitimleri verilmesinin önemli olacağını düşünüyorum.
-Bütünlüklü bir bakış açısının sağlanabilmesinin en önemli ayaklarından birinin de çok başlı ve parçalı organizasyon yapısından çıkılması olduğunu düşünüyorum. Bunun gerçekleştirilebilmesi için sadece bağımlılıkla ilgili, doğrudan Cumhurbaşkanlığına ya da Başbakanlığa bağlı çalışacak olan bir Bakanlık ya da Müsteşarlık gibi sadece bu soruna odaklanacak bir yapılanmanın oluşturulması, bir çok konuda daha hızlı ve kalıcı çözümler geliştirilmesini sağlar ve koordinasyon zafiyetini azaltır diye düşünüyorum.
Hepimiz aynı gemideyiz ve çocuklarımız hepimizin ortak geleceğidir. Çocuklarımız için, geleceğimiz için hepimiz taşın altına elimizi koymak zorundayız. ‘
Vatan ve Hürriyet Partisi Genel Başkanı Yalçın Doğan