Ne olacak bu Antalya’nın hali!
Antalya Valisi Ersin Yazıcı, 2020 yılı Antalya Dördüncü İl Koordinasyon Kurulu Toplantısı’nda, ilin en yüksek mülki amiri ve kurulun başkanı olarak güzel bir konuşma yapmış.
Vali Yazıcı konuşmasında kamu hizmetlerinde koordinasyonun önemini vurguluyor, Antalya’da bunun çok daha önemli hale geldiğini belirterek, yetkili ve ilgilileri şu sözlerle uyarıyor:
‘‘Türkiye Cumhuriyeti’nin gücü kurum ve kuruluşlarının gücüdür. Üretilen tüm hizmetlerin önemli olduğunu belirtmek isterim. Nasıl güvenlik hizmetinden vazgeçemiyorsak, su ve yol hizmetlerinden de vazgeçemeyiz. Dolayısıyla kamu hizmetleri adı altında yapılan tüm hizmetler önemli. Sizler bu hizmetleri üreten kurum ve kuruluşlar olarak diğer hizmet üreten kurum ve kuruluşlar ile her daim koordinasyon içerisinde çalışarak vatandaşlarımızı memnun edecek kalite ve düzeyde hizmet sunmalısınız.
Örneğin yol hizmeti aksadığında, Antalyalı hemşerilerimizin ulaşım hizmetinde bir aksama oluştuğunda hepimiz rahatsız oluruz. Eğer güvenlik hizmetinde aksama olursa bunun sonuçlarını hep beraber öderiz. Toplumu rahatsız eden bir konu bir şekilde belediyeyi de, nüfus müdürlüğünü de etkiler. Dolayısıyla ürettiğimiz bütün hizmetleri en iyi şekilde üretmeye devam etmemiz gerekir.
‘Antalya, Türkiye’nin dünyaya açılan penceresi’
Antalya’da her yol turizme çıkıyor. Antalya Türkiye’nin dünyaya açılan penceresi. Burada bizim vereceğimiz kötü bir fotoğraf, Türkiye’nin fotoğrafı olur. Bütün kurumlar, başta Antalya Büyükşehir Belediyesi ve 19 ilçe belediyemiz olmak üzere şehrimizi güzelce elden geçirmeliyiz. Ana caddelerinin temizliği, refüj düzenlemeleri, moloz ve hafriyatların kaldırılması gibi kötü görüntü oluşturan her şeyi ortadan kaldırmalıyız. Antalya’yı marka değerine yakışır bir hale getirmeliyiz. Kurumlarımız bu noktada üstüne düşen görevi yerine getirmeli.”
Uyarı çok yerinde ve haklı. Ancak iş sadece belediyelerle bitmiyor.
Keşke sadece orta refüjleri düzeltip molozları ve hafriyat kalıntılarını kaldırmakla tüm sorunlar çözülebilecek gibi olsa.
Bunlar tabii ki düzeltilip ortadan kaldırılmalı ama bunlarının yanında yapılması gereken basit ve çok daha fazla şey var…
Şimdi ‘‘Antalya yönetilemiyor’’ veya ‘‘Antalya iyi yönetilemiyor’’ desem, hem yerel yönetim temsilcileri kızacak, hem merkezi yönetim temsilcileri.
Bu geçmişte de böyle idi. Bir aksaklığa dikkat çekildiğinde, ilgililer ve yetkililer aksaklığı gidermek yerine, onu gördüğünüz – gösterdiğiniz için size kızıyorlardı.
Şimdi gelelim, basit önlem, sıkı denetim, farkındalık, zamanında ve yerinde müdahale ile çözülebilecek bazı aksaklıklara:
– Antalya gibi bir kentte olmaması gereken çok ciddi bir egzoz terörü var. Her an bir mopet, motosiklet veya otomobilin ‘‘pat pat’’ yapan ya da kulakları sağır edercesine bağıran sesiyle sarsılabilirsiniz.
– Güya ‘‘yaya öncelikli kent’’ oluyorduk. Bırakın yaya olarak öncelik tanınmasını, hakkınız olan ışıkta veya geçitte ezilme tehlikesi geçirebilirsiniz.
– Kaldırım işgalleri önlenemeyen kronik sorun durumunda. Kaldırıma veya ‘‘park yasağı’’ işaretinin önüne araç bırakılıyor. Yanından geçen polis ekibi buna bir müdahalede bulunmadan geçip gidebiliyor.
Bunu yazarken şunu belirteyim: Engelli geçidini kapatacak şekilde araç park eden polis ekibini görmüş ve telefonla uyarmışlığım var.
– Park, plaj gibi kamusal alanlardaki işgalleri geçiyorum. Antalya’da kaldırımı bütünüyle veya engelli yolu kapatılmış şekilde, esnafın eşya koyması veya araç park edilmek suretiyle herhangi bir noktasından işgal edilmemiş bir kaldırımını ben görmedim. Buraları hemen her gün birkaç belediye veya merkezi yönetim memuru da görüyordur.
Yine bir semtin en kalabalık gününde, bir lokantanın şemsiye ve masa ile kapattığı kaldırımı zabıtaya göstererek şikâyet etmişliğim var. Sonuç işgale devam…
– Antalya’nın cadde ve sokaklarında görevli temizlikçiler var. Bunların her biri denetim elemanı gibi kullanılabilir. Fakat yapılmıyor. Görevli cadde veya sokağı süpürüyor, ancak görev bölgesindeki kaldırımı kapatan bir ağaç veya bitkiyi, bir su patlağını, bir kaldırım işalini görmüyor. Görüp bildirdiğinde sonuç alamamış ve kanıksamış da olabilir. Her iki durumda da ciddi farkındalık eksikliği söz konusudur.
– Bir aciliyeti olmadığı halde trafik kurallarını ihlal eden polis aracı görüyorum. Onların ihlalde değil, uyumda örnek olması gerekir. Aciliyet varsa açarlar sirenlerini, yerli yabancı kimsenin sözü olmaz.
– Büyük kısmı uyduruk ve seçim için yapılmış olsa da biraz bisiklet yolu var. Buralarda opetler, motosikletler cirit atıyor. Bazen otomobiller bile kullanıyor.
– Vatandaş (kullanıcı) kaynaklı çevre kirliliği had safhada; parklar, bahçeler, yol kenarları çer çöp içinde ve temizlik görevlilerinin çabasıyla önlenebilecek gibi değil. Hem eğitim, hem ciddi denetim ve ceza gerekiyor…
– Turizm kentiyiz, havalimanından tramvay dışında toplu taşıma aracıyla düzenli bir ulaşım sağlanamıyor. Bazı hatlar bir var, bir yok. Bir batı şehrinde 10 yıl önce basılmış rehbere bakıp tüm hatları numarası değişmemiş halde bulup seyahat planlayabiliyorsunuz.
Fuzuli ‘‘Dert çok, hemdert (dertlenen) yok’’ demiş, Nazım Hikmet ‘‘vicdanların kulakları sağır’’ diye devam etmiş.
İnancım odur ki Antalya’da dert de, dertlenen de çok. Acaba makamlarda bir sağırlık olabilir mi?