TÜRKİYE TARİHİN DE KARA BİR LEKE,.
DEMOKRASİYE VURULAN HANÇER, 27 MAYIS 1960..
Demokrat Partiyi ve onun sembol ismi Menderes’i iktidar yapan 14 Mayıs 1950 seçimlerinin Türk siyasal tarihinde bir milat olduğunda şüphe yoktur.
14 Mayıs 1950, Türk halkının tarihte ilk defa özgür iradesiyle siyasal iktidarı belirlediği bir tarihtir.
14 Mayıs 1950 tarihinde; 27 yıllık CHP diktası, ilk defa demokratik bir seçimle; milli infialin galeyan haline gelmesiyle yerle bir edilmiş; ülkenin gerçek sahibi, ayağı çarıklı Türk halkı ezici bir çoğunlukla DP’yi iktidara getirmiştir.
CHP sadece 61 milletvekili çıkarabilmiştir.
14 Mayıs 1950’den 27 Mayıs 1960 ihtilaline kadar geçen on yıllık dönem, Türk siyasal tarihine Demokrat Parti ve Adnan Menderes’in damgasını vurduğu bir dönem olarak geçmiştir.
O gün Türk demokrasi tarihinde; bu mazlum, bu masum, bu mağdur, bu mahkûm, bu mahur millet, vatandaş ve seçmen olmanın sevincini, şuurunu, şerefini anlayabilmiştir.
Rahmetli şehit, merhametli; güler yüzlü Menderes’in millet sevgisi, aşırı gayretleri, her türlü ikbal ve menfaati ayağının altına alarak, adeta şairin ifadesiyle “Millet yoludur, Hak yoludur tuttuğumuz yol; Ey Hak yaşa, ey sevgili millet yaşa varol!
” beytine uygun mücadelesi, yabancı medyada “Menderes, yepyeni bir Türkiye İnşa etti!”
Gözlerinden zekâ fışkıran bir başbakan!” gibi ifadelerle, gıpta edilerek öğülmüştür.
27 Mayıs 1960 Darbesi, Türk Siyasi Hayatında, Kara bir gündür!
Türk Siyasi Hayatı; kara günlerle doludur.
27 Mayıs 1960 Darbesi, rahmetli Necip Fazıl Beyin tabiriyle bir gece baskını; yoğurttan hükümetin kartondan kılıçla kesilerek devrilmesidir.
Milletlerin hayatında, ikbal, saadet ve ümran dönemleri olduğu gibi, felaket ve fecaat dönemleri de vardır.
27 Mayıs Darbesi, 27 Mayıs 1960’ta yapılan ve Türkiye Cumhuriyeti tarihinde gerçekleşmiş ilk askerî darbe.
Ayrıca 27 Mayıs Askerî Müdahalesi ya da 27 Mayıs İhtilâli olarak da anılır.
Türkiye siyaset tarihi içinde Demokrat Parti döneminde, özellikle hak, hürriyetler başta olmak üzere ekonomi, dış ve iç ilişkiler gibi birçok sahada pek çok yenilik ve güzellik ülkeye kazandırılmıştı.
Peki, hal böyleyken, bu vatan evlâtlarının suçu neydi ki hayatları darağacından sonuçlandı?
İşte bu kabil suallerin cevaplarını tarihe birer yadigar olarak bırakılan çeşitli kaynaklardan öğrenmekteyiz.
Yeni arşiv belgeleri, 27 Mayıs darbesinin nedeninin Başbakan Menderes’in ağır sanayi sanayi hamlesi ve enerji koridoru planı olduğunu ortaya koyuyor.
Yarım asır asır sonra yeniden bölgede etkin olan Türkiye, yine terör ve darbe yöntemleriyle hedefte.
Adnan Menderes Hükümeti, iç ve dış etkenlerin adeta ittifak ederek meydana getirdiği ekonomik hareketlenmeyi iyi değerlendirmiş ve halkın yaşam standardını yükselterek toplumsal desteğini arttırmıştı.
Bu başarıda yirmi yedi yıllık tek parti yönetiminin “seçkinci, dayatmacı, halka rağmenci” politika tarzının terk edilmesi de etkili olmuştu.
Dini ve kültürel alanda yaşanan serbestleşme, özellikle “Arapça Ezan” yasağının kaldırılması halk nezdinde memnuniyetle karşılanan icraatlardandı.
Adnan Menderes 10 senelik DP iktidarının tek başbakanı oldu ve o döneme damgasını vurdu.
İktidarı zamanında 5 hükümet kurdu.
Bu 10 senelik zaman içinde Türkiye’nin iç ve dış siyasetinde büyük gelişmeler oldu.
Sanayileşme ve şehirleşme hamlesi başladı, köye makine girdi, ulaşım, enerji, eğitim, sağlık, sigorta ve bankacılık yeniden başladı.
Türkiye kalkınma kavramıyla tanıştı.
– Yepyeni bir Türkiye inşa edilmiştir. Maddi refah ve ümran yolu açılmıştır.
– İktidara geldikten sonra; yıllardan beri Müslüman Türkiye’nin manâ kalbinde adeta hançer olan Ezanın Türkçe okunma zorunluluğu kaldırılmıştır.
– Okullara din dersi konulmuş; İmam-Hatip Liseleri açılmıştır.
– İlk defa Tevfik İleri gibi bir Milli Eğitim Bakanı; Eyüp Sabri Hayırlıoğlu gibi Diyanet İşleri Başkanı göreve getirilmiştir.
– Barajlar, elektrik santralleri, fabrikalar, karayolları, köprüler, silolar, üniversiteler açılmış; tarihi simalı koca İsmet Paşa “Hangar mı yapıyorsunuz? Bu elektrikleri toprağa mı aktaracaksınız? Gibi realite dışı beyanlarda bulunmuş. Seyhan Barajı’nı köstebek delerek, Adana’yı sel götüreceği devamlı tekrarlanmıştır.
– DP ileri gelenleri hakkında akla, hayale gelmez iftiralar yazılarak, şaibeler edebiyatı yapılarak DP iktidarı yıpratılmıştır.
– 10 yılda yepyeni bir Türkiye inşa edildiğini yabancı basın yazarken; Ankara’da, İsmet Paşa’nın damadı Akis Dergisi sahibi Metin Toker ve avanesi akla, hayale gelmez, uydurmacalar ve iftiralarla hükümete ver yansın etmiş; DP’nin gazetesi Zafer Gazetesi ve DP’ye yakın çok az basın CHP papağanları gazeteleri susturamamıştır.
… Ve herkesin bildiği malum, mahut, zalim, meşum olay!
27 Mayıs Darbesi.
Bir gece baskını.
Bundan 59 yıl önce, Adnan Menderes ve arkadaşları yargılanarak idam sehpasına çıkarıldı.
İdam edilen bu vatan evlâtlarıyla birlikte birçok dâvâ arkadaşı da yargılanarak çeşitli zulümlere maruz bırakıldılar.
“Bu ne haldir”? Diyerek insan düşünmeden ve sormadan edemiyor.
İdam edilmelerinin ardından uzun yıllar geçmesine rağmen, onlar bu vatanın ekmeğini yiyip suyunu içen her aklı başında ve vicdan sahibi vatandaşımızın gönlünde taht kurdu ve hâlâ da unutulmuş değildir.
Tarih aynasından bakıldığı zaman zülüm ve işkence yoluyla hak etmedikleri cezalara çarptırılan bu güzide vatan evlâtlarının elim durumu vicdanlarda hâlâ bir kor olarak varlığını sürdürmektedir.
Peki, Menderes ve arkadaşları neden idam edildi?
Aynı dâvâya gönül veren onlarca arkadaşı neden yargılandı, zindanlara atıldı? Vicdanlarda ma’kes bulan bu sualler hep sorulmaktadır.
Bu suallerin cevapları olması lâzımdır diye düşünenlerdeniz.
Bu haklı suallere cevaplar aramayı sürdürürken vicdanları hakem yapıp tarihin aynasında bu elim hadiselere bakmayı esas ittihaz edeceğiz.
Adnan Menderes ve arkadaşlarının idam edilmelerinin yanı sıra yargılanarak çeşitli haksızlıklara duçar edilen diğer dâvâ arkadaşlarıyla ilgili belgelenmiş tarihi hakikatlere geçmezken evvel hayatlarına idam yoluyla son verilen üç güzide vatan evlâdı…
17 Eylül 1961 günü idam edilen Türkiye Cumhuriyeti Devleti Başbakanı Adnan Menderes, Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan’ı rahmet ve minnetle anıyorum.
Mekânları cennet olsun